Nefes Meditasyonu-Geveze Zihni Nasıl Susturabiliriz?
Zihnimiz yorgun..Çünkü zamanımız şartlarında sakin ve dingin kalabilmek nerdeyse imkansız. Bir yandan karnımızı doyurmak diğer yandan gelişen dünyada sosyal kabul görmek için, aslında “olmadığımız kişi olmaya” çalışmanın baskısı ile maske üstüne maske takıyor olmak… Zor iş.
Bu maskeleri giymek bir dert. Soyunmak ayrı bir dert. Soyunabilmek için ise gece uykumuzda bile susmayan geveze zihnimizi susturmak esas. Çünkü beynimiz,dünyaya geldiğimiz andan itibaren duyu organlarımız aracılığında dışarıdan gelen uyaranlar ile bağlantı kurar. Büyüdükçe ve yeni yaşam deneyimleri edindikçe bu bağlantılar güçlenir.
Algı, anlayış, kavrama gibi bilişsel tüm işlevler “zihnimizi” oluşturur. Zihnimiz dünyadan aldığı tüm bilgileri işlemeye ve yorum yapmaya başladığında beyindeki ilgili bağlantılar ( yaptığı yorumlar doğrultusunda ) hormonlar ve salgı bezlerini kullanarak olumlu ya da olumsuz duyguları oluşturur. Oluşan duygulara paralel davranışlar meydana gelir. Bu davranışlar zamanla alışkanlıklarımızı oluşturur. Ve bu şekilde hayatımız şekillenmiş olur.
Oysa hayat belirsizliklerle doludur. Belirsizlik ise insan için “tehlike” ile eş anlamlı olup kaygıyı tetikler. Zihin, belirsizliği ve kaygıyı ortadan kaldırmak için her şeye anlam vermek ister. Bu anlam verme çabasıyla herkes kendi algı ve bakış açısına göre hikâyeler tasarlar. Ve insan, hayatını bu hikâyeler üzerinden yaşar. Bu nedenle kişi sayısı kadar farklı hayat hikâyeleri var. İyi ya da kötü milyonlarca hikaye…
Zihnin, manipüle ettiği hayatımızın gerçeğine vakıf olabilmek için, önce zihni susturup, yarattığı hikayelere son verebilmeli. Zihni susturmak hiç kolay bir iş değildir. Susturabilmek için önce terbiye edilmesi gerekir. Zihin terbiyesi için en kestirme yollardan biri “nefese konsantrasyon”dur.
Bunun için önce dik oturup, sakin bir yer seçilmeli.Gözler kapalı olsun.
– Önce 1-2 dk kadar 7 sn ( içinizden sayarak) de nefes alın. 11 sn ( içinizden sayarak) de verin.
-Sonra sadece nefes alış- verişlerine konsantre olarak nefes alın-nefes verin, verdiğiniz nefesi 1 olarak sayın. Bu çalışmada her verdiğiniz nefesi sayacaksınız. Her verdiğiniz nefesi 10 ‘a kadar sayın. Verdiğiniz nefes sayısı 10 olduğunda tekrar 1’ den başlayarak bu çalışmaya dilediğiniz kadar devam edin. Zaman zaman düşüncelerin zihninize üşüştüğünü ve çalışmanızı böldüğünü fark edeceksiniz. Zaman zaman hangi sayıda olduğunuzu unutacaksınız. Bazen de 10 dan yukarı doğru kim bilir kaçıncı sayıya çıktığınızı fark edeceksiniz.
İşte bunun gibi durumlarda her ne olduysa bırakıp tekrar nefese odaklanıp,1’ den başlayıp 10’ a kadar sayarak nefes vermeye devam edin. Bunu başarıyla uzun süre yapabilir olduğunuz da belli bir süre sonra sayarken zihin devreden çıkacak zihninizi susturmayı başarabileceksiniz. Sustuğunda ise dünyevi stresten arınacak, bunun ötesinde küçük aydınlanmalar ve hayatınıza daha derin farkındalıklar katacaktır. Belki daha fazlası… Onu siz keşfedeceksiniz.
Hicran ipekbağlar
Profesyonel Koç & Nefes terapisti
02242434314
Online eğitimler için www.plenahuman.com adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Online eğitim programlarına kayıt olduktan sonra istediğiniz yerden istediğiniz zaman eğitimlerimize katılabilirsiniz.
Bireysel online seanslar için ise, 02242434314 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.
ETİKET . Zihni susturmak,zihin,stres,nefese konsantre,nefes koçu, bursa nefes terapisi, hicran ipekbağlar
Doğru Nefes ile Kalbinizin Yüzünü Güldürün! Nefes Eğitmeni Hicran İpekbağlar
Eğer nefesiniz doğru ve kontrollü değilse, sol beyin lobunuzun azizliğine uğrayabilirsiniz nasıl mı?
Normal şartlarda dakikada 72 defa atan kalp, stres altında fazladan kana ihtiyaç duyduğu için kalbin atış hızını ayarlayan hücre grubu tarafından hızı artırılır.
Sempatik sinir sistemini kontrol eden sol beyin lobu stresi yaşamsal bir tehdit olarak algılar ve alarm vererek sempatik sinirleri uyarır ve sempatik sistem damarları daraltıp kan basıncını arttırarak, böbrek üstü bezinin adrenalin ve noradrenalin hormonlarının salgılamasını sağlar. Bu hormonlar kalbin çalışma hızını arttırır. Troid bezinden salgılanan ”Troksin” hormonu ise metabolizmayı hızlandırarak kalbin çalışmasını etkiler. Artan kalp hızı kalbin verimini dinlenme seviyesinin beş katına çıkarabilir.
Stres seviyeniz devam ettiği sürece sempatik sistem layıkıyla görevini yerine getirdiği için zevkten dört köşe olurken, Kalbiniz hücrelere yeteri kadar kan pompalamak için tabanları yağlar.
Eeee ne demişler hızlı koşan çabuk yorulur. Acele giden ecele gider.Kalbiniz tam gaz giderken frene basmak ve stres seviyesini düşürmek lazım. Çünkü hiç kimse sempatik sistemin nevrozu nedeniyle zamanından önce bu dünyayı terk etmek istemez değil mi?
Günde ortalama 20,000 defa nefes alıp verdiğimizi düşünürsek, her gün 20,000 kez yapılan hatanın bedeli ne olur?Ya eksik nefes alıyoruz, ya eksik nefes veriyoruz. Üstelik nefesimizi döngüsel olarak tutamıyor ve hücrelerimize servis edilmesi için zaman tanımıyoruz. Nefes almayı bilmiyoruz, çünkü sadece üst akciğerimizi kullanıyoruz.
Nefes almayı bilmiyoruz çünkü karın, sırt, bel bölgelerimiz tamamen ölü ve bizim kontrolümüz dışında. Bu nedenle geçmişimiz yüzünden çok üzgün, geleceğimiz için de çok kaygılıyız. Ya çok acı çektik ve hala unutamıyoruz ya da çok korkuyoruz eyleme geçip adım atamıyoruz
Nefes eğitimi ve nefes terapi teknikleri son yıllarda oldukça önem kazanmış, Bursa ‘ da da yaygınlaşan bir terapi tekniği haline gelmiştir. Nefes eğitimi; bedensel, zihinsel ve ruhsal farkındalık için mükemmel bir yol olmuştur.
O halde nefes egzersizleri, nefes terapi ve nefes eğitimi ile sağ beyin lobunun kontrol ettiği parasempatik sinir sistemini harekete geçirip frene basarak, kalp kaslarının büzülme kuvvetini yavaşlatır, kalp ritmini 40 vuruşa kadar indirebilir, adrenalin ve noradrenelin hormonlarını azaltarak stres seviyesini düşürebiliriz. Yavaşlayan kalbimiz de rahat bir nefes alır.
İşte o zaman bize de “kalbim sen çok yaşa “demek düşecektir.
Nefes Terapisti & Hicran İpekbağlar-Bursa
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Nefes Eğitimi
Niçin nefes alıyoruz?
“Bu ne saçma bir soru? Cevabı çok basit, tabii ki yaşamak için.” dediğinizi duyar gibiyim. Evet aslında doğru, çoğumuz sadece yaşamımızı sürdürebilecek kadar nefes alıyoruz, ancak aldığımız nefes, vücudumuzun ihtiyacı olan oksijeni karşılamıyor.
Günde ortalama 20,000 defa nefes alıp verdiğimizi düşünürsek, her gün 20,000 kez yapılan hatanın bedeli ne olur?
Ya eksik nefes alıyoruz, ya eksik nefes veriyoruz. Üstelik nefesimizi döngüsel olarak tutamıyor ve hücrelerimize servis edilmesi için zaman tanımıyoruz. Nefes almayı bilmiyoruz, çünkü sadece üst akciğerimizi kullanıyoruz. Ve çok gergin, stresli, yorgunuz bu yüzden…
Nefes almayı bilmiyoruz çünkü karın, sırt, bel bölgelerimiz tamamen ölü ve bizim kontrolümüz dışında. Bu nedenle geçmişimiz yüzünden çok üzgün, geleceğimiz için de çok kaygılıyız. Ya çok acı çektik ve hala unutamıyoruz ya da çok korkuyoruz eyleme geçip adım atamıyoruz.
Diyaframı aktive eden, bütünsel nefes teknikleri çalışması ile bu yetersiz kapasiteyi arttırıp, yaşamınızdaki negatif etkilerin değişmesini sağlayabilirsiniz.
Doğru nefes tekniği kullanmakla; zindelik, huzur, bütüncül öğrenme, zihin kontrolü, motivasyon ve enerji kazanıp, kaygı ve stres kontrolü yapabilir, bütünsel sağlığınızı daha iyi bir hale getirebilirsiniz.
Haydi o zaman “NEFES AL! HAYATTA KAL!”
SEMİNER İÇERİĞİ:
- Nasıl nefes alıyoruz?
- Nefes analizi
- Doğru ve kontrollü nefes nasıl olmalı?
- Üst, orta ve alt solunumla bütünsel nefes
- Diyafram nefesinde dikkat edilecek hususlar.
- Doğru nefesin bedensel, zihinsel ve ruhsal önemi.
- Doğru nefes bedensel iyileşmeyi nasıl sağlıyor?
- Bedensel iyileşmeyi sağlayan uygulamalı egzersizler.
- Nefes bilinçaltımızı nasıl temizliyor?
- Hangi duygular, hangi hastalıkları meydana getiriyor?
- Nefes alma şekliniz, sizi ele veriyor?
- Beden haritası nedir?
- Nefes, sempatik ve parasempatik sinir sistemini nasıl dengeler?
- Stres, kaygı ,endişe, korku giderici uygulamalı nefes egzersiz ve meditasyonları.
- Nefes terapisinde kullanılan uygulamalar nelerdir?
- “Sufi nefesle” ruhsal dönüşüm nasıl sağlanır?
Unutmayalım ki, “nasıl nefes alıyorsak, öyle yaşıyoruz”
Eğitim Süresi : 4 saat , haftaiçi ve haftasonu seçenekleri bulunmaktadır.
Eğitmen : Hicran İpekbağlar
Tel : (224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
İkinci Beyniniz Bedeninizin Neresinde? – Hicran İpekbağlar
Kafatasımız içindeki “beynin” bir ikizi olan, son yıllarda nörobilimcilerin araştırma konusu, sahip olduğumuz “ikinci beyin” düşünüyor, hatırlıyor ve karar veriyor.
Anne karnında yaşam enerjimizi almak üzere annemize bağlanıp, hayata tutunmamızı sağlayan göbek kordonumuz, dünyaya geldikten sonra da görünmeyen bir köprüyle sonsuza bağlanarak yaşam enerjimizi devam ettirmede önem kazanıyor.
Dünyadaki tüm insanlara hangi kültürden olursa olsun, korku, endişe, kaygı, huzur ve sevinç gibi duyguları nerede hissettiklerini sorsak, hemen hemen tümü “karın bölgelerini” işaret eder. Ezelden beri insanlar zor işlerin üstesinden gelirken “göbeğim çatladı”, sevinçli zamanlarında “göbek atmak istedikleri”, aşık olunca “karnımda kelebekler uçuşuyor”, acılı zamanlarında “karnımın içi yanıyor”, heyecanlanınca “karnım ağrıyor, midem bulanıyor” ifadelerini kullanarak bilinçsizce olsa da, bu bölgeden gelen mesajları hissedebildiklerini vurgulamışlardır. İnsanlık bunu hep sezmiştir. Artık bilim dünyası da bunu doğruluyor.
Evet, birçok bilim insanına göre “karın bölgesi” kafatasımızın içindeki merkezin devamı. Yani alt sindirim sistemini oluşturan organların hücre yapısı, etken maddeleri ve reseptörleri sayesinde kafadaki beynimizle aynı. Otuz adım uzunluğundaki bağırsaklarımız (ENS) enterik sinir sistemimizin hücreleriyle dolu. ENS yüz milyon nöronuyla “ikinci beyin” olarak adlandırılan komplex bir sistem. ENS sindirim işlemini yönetiyor. Beyin ve omuriliği ihtiva eden merkezi sinir sistemi (CNS) ile yakın ilişkide ve etkisi altındadır. Yani beynimiz ve bağırsaklarımız konuşuyor. Sindirim sistemimiz hiç durmadan, uyurken dahi beyne hikâyeler anlatıp duruyor. Ona duygusal profil yaratıyor. Yaşamın her dakikasında beyne bir duygu yatağı hazırlıyor. Gece de bu rüyalarla devam ediyor. İnsanlar o gizli bilgi deposunu hiç bilmeden kullanıyor. O karından gelen şifreler ancak, yapay bir kuvvetlendirme ile bilinçaltına gizleniyor, zamanı gelince de ortaya çıkıyor. Mesela kronik stres ve gerginlik durumunda, insan çok hassas bir yapıda olup, çok kuvvetli duyulan bu duyguları bilincin algılaması sonucu, insan korku ve kaygısını ne kadar iyi hatırlıyorsa, gelecek seferde o kadar bilinçli karar alıyor. Kimin, kiminle konuştuğunu araştıran bilim insanları, ağız ve yemek borusu tamamen, mide ise zaman zaman kafa beyninden emir alırken, mide çıkışından itibaren bağırsaktaki ikinci beyin, bilgileri kendisi değerlendirir, işleme koyar, enfeksiyonlara karşı savunma ve kas çalışmasını koordine eder. Çok az bilgi beyin tarafından bağırsaklara gönderilir. Kısa zaman önce bilim insanları bağırsaktan beyne giden sinir hatlarının, beyinden karına gidenlerden çok daha fazla olduğunu, bağlantıların % 90’ının aşağıdan yukarı doğru gittiğini bulguladılar. Bağırsaktan gelen sinyaller her yerde mevcut fakat bilinçli olarak algılayamıyoruz. Ancak bulantı, kusma ve ağrı gibi alârm işaretleriyle farkına varabiliyoruz. Yani karın bölgesi özerk çalışıyor ve hastalanıp kendine özgü nevrozlar geliştirebiliyor. Karnımız da hissediyor, düşünüyor ve hatırlıyor. Sezgisel kararlarımızı buradan gelen “iç ses” dediğimiz mesajlarla alıyoruz.
Bu ikizler, anatomik anlamda da benzerlik gösteriyor. Bağırsakların kıvrımlı yapısı beyindeki kıvrımları çağrıştırmakta. İkisi de hassas bir idare merkezi. Psikolojik durumumuza etki eden seratonin, dopamin gibi aktif maddelerin de kaynağı.
Bu karanlık mağaradaki olup bitenleri araştıran bilim insanları ve çok eski zamanlardan beri zikir ve meditasyon yapan kişilerin hemfikir olduğu konu ise şu: Beyin haricinde en çok sinir hücresinin bulunduğu bağırsaklar, hem beden hem de ruhun hayatta kalmasını sağlıyor. Bağırsaktan gelen mesajlarla bilinçaltı boyutta gizlenen korku, endişe, kaygı, stres gibi duygu durumları karın bölgemizde birikir. Kafa beynimizin yönetiminde olan alışkanlıklarımızın değişmesi gereken durumlarda, bu bölge üzerinde çalışmalar yapılarak arınma meydana gelir. Karın bölgesinde enerji zayıflığı olan insanlar cansız, moralsiz depresif, kendini gerçekleştiremeyen, hayatın kendine verdiklerinden memnun olmayıp şikayet ve öfke duyan kişilerdir. Bu bölgede gerekli enerjiyi barındıran insanlar ise enerjik, cesur ve akışkandır.
O halde karın bölgemize enerjiyi nasıl taşıyacağız?
NEFES!!
Evet bir ucu Yüce Yaradan da, diğer ucu yaradılanda olan nefes ile. Diyaframı kullanarak bütünsel nefes almayı öğrenerek karın bölgesi farkındalığıyla tüm tıkalı enerji kanallarının açılması hedeflenir. Meditatif bir zihin durdurma işlemi gerçekleşir. İkinci beyinle; daima geçmiş ve gelecekle ilgilenerek, “şu anı” kaçıran, civa gibi hareketli zihnimizin sakinleşmesi, içsel sessizlik yaratabilmenin manasal gücü ile yüce yaradan ile “farkında” olarak bağlantılı bir hayat gerçekleştirebilir.
Sufiler, nefes ve zikir çalışmaları ile bilinç-bilinçaltı ve diyaframı kullanarak (karındaki ikinci beyin ile ) sır dolu bir enerji akımıyla, bilinmeyen ruhsal alemlere kapı aralamış ve bu sırrı nesilden nesile aktararak devamını sağlamışlardır. Sadece sufiler, İnsan-ı Kâmiller değil, tüm ezoterik bilgiler, uzak doğu dinleri, mistik öğretiler de nefes mucizesi ile kendi özlerine tanıklık etme şansını yakalayabilmek için çalışmışlardır.
Nefes, bizi gitmek istediğimiz yöne götüren sihirli ve gizemli bir köprü. Kafa beynimiz ve karındaki ikinci beynimiz arasında uyumu sağlayan bu köprü anda kalmanın, geçmişin masallarından, geleceğin endişesinden kurtulmanın en etkin yollarından biri.
Manevi öğretiler ve bilimin yaptığı araştırmalar sonunda zengin bir kaynak olan nefes mucizesi tüm insanlarda mevcut, hali hazırda bulunuyor. Bu dünyada sahip olduğumuz tek varlık, Yüce Yaradan’ın “üfürdüğü ruh” olan nefes ile dünyaya geliş amacımızı gerçekleştirmek mümkün olabilmekte. Tek mesele bu kaynağı kullanmayı isteyip istememekte….
Kişi eğer istiyorsa Nefes ve Meditasyon Koçluğu bu farkındalığı kazanmak adına, nefes egzersizleri ve nefes terapisi olmak üzere iki bölümden oluşan programıyla “an”da kalmamızı sağlayan bir yoldur.
Hicran İpekbağlar – Nefes Terapisti
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Kontrollü ve Bilinçli Nefesin Düşünceler Üzerindeki Etkisi Nedir? – Hicran İpekbağlar
Düşünce ve nefes beraber hareket ederler. Düşüncelerimiz ya da nefesimiz arasında boşluklar yaratabildiğimizde içsel boşluğunuzu keşfedebilirsiniz. O boşluklar oluşturulmadan genellikle düşünceler tekrarlayıcı, ruhsuz, yaratıcılıktan uzak bir duruma gelir ki çoğu zaman bunun farkına bile varamayız. Ne iki nefes arasına konulan ne de düşünce arasında oluşturulabilen boşlukların uzunluğu için endişelenmek gerekmez. Bunun için birkaç saniye bile yeterlidir. Zaman içinde bu süreler kendi kendilerine uzar ve kendiliğinden gelişir. Amaç dikkatimizi uzunluklarından çok, sık sık tekrarlamak ve kalıcı olmasını sağlamaya yönlendirmek.
Kişisel gelişim, aklına gelen her seferde nefesine dikkat etmektir. Bunu dikkatle ve sürekli yapabildiğimizde geri dönülmez bir yolculuğa adım atmış olarak yatay genişlemeden dikey yükselişe geçmiş olabiliriz.
Nefesimizin farkında olmak, dikkatimizi düşüncelerden uzaklaştırarak bir boşluk yaratır. Bilinç geliştirmenin tek yolu budur. Bütünsel bilinçle temas etmenin, şimdiye ve buraya getirmenin tek yolu budur. Nefesinizin farkında olmak. Nefes alıp verirken neler hissettiğinize dikkat edin. Havanın vücudunuza giriş çıkışını hissedin. Göğsünüzün ve karnınızın nasıl genişleyip büzüldüğünü fark edin. Tek bir bilinçli nefes bile kesintisizce dizilen düşüncelerin olduğu yerde bir boşluk açmak için yeterlidir. Tek bir bilinçli nefes üzerine dikkat kesildiğinizde ve bunu günde birkaç kez tekrarlandığınızda hayatınıza bir anlam kazandırmak için yeni bir başlangıç yapabilirsiniz. Birkaç saatten uzun süre meditasyon yapsanız bile aslında ihtiyacınız olan tek bir bilinçli nefestir. Uzun süreli meditasyonlarda oluşturacağınız tüm fayda, tek bir bilinçli nefesle ulaşabileceğiniz kadardır. Nefes sizin organize ettiğiniz bir şey olmasa da, olduğuna tanıklık ettiğiniz bir şeydir. Nefes alış verişlerini organize eden ve sürdüren mekanizma otonom sinir sisteminin programıdır. Sizin bütün yapmanız gereken, nefes alış verişini ve nefes alışverişlerine bağlı düşünceyi izlemek, nefesi ve düşünceyi beraberce tüm yüzü ile gözlemlemektir. Gözlemlerken dikkatinizi yönlendirmeniz gereken şey nefes verdikten sonra bir sonrakini almaya başlamadan önce oluşan aralığı da hissetmektir. Bunun için hiçbir çabaya gerek duyulmaz. Tam tersi üst bir gayret göstermek amacı engelleyebilir.
Özel bir çalışma yapılmadığı sürece herkes içinde bulunduğu şartların getirisi olarak yetersiz nefes alıp verir. Kişi nefesinin ne kadar farkında olursa, nefes alış verişlerinin kapasitesi ve nefes kalitesi o oranda gelişir. Nefes farkındalığı hayatınızda bir boşluk yaratmanın ve yeni bir bilinç oluşturmanın en etkili yollarından biri olarak en uygun içe dönme, kendini bilme ve kendini anlamlandırma çalışmasıdır.
Nefesinizin farkında olmak, sizi ‘an’da kalmaya zorlar; bu da içsel değişimin anahtarıdır. Nefesinizin farkında olduğunuz her seferinde, kesinlikle şimdide ve burada olursunuz. Nefesinizi düşünemeyeceğinizi ve sadece farkında olabileceğinizi de anlayabilirsiniz. Bilinçli nefes içsel ve gereksiz konuşmayı durdurur. Ama yarı uykuda ya da bir transta olmanın ötesinde tamamen farkında ve fazlasıyla enerjik olursunuz. Bu durumda düşüncenin altına düşmez, üzerine çıkarsınız. Nefes alış verişlerinize dikkat etmeye başladığınızda nefes ve düşünce arasındaki ilişkiyi anlamlandırmaya başlarsınız. Nefes ve düşüncenin beraber çalıştığını fark ettiğinizde şimdide ve anda kalmanın ne demek olduğunu anlayabilirsiniz.
Nefes Terapisti- Hicran İPEKBAĞLAR
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi – Hicran İpekbağlar
İnsan beyni evrenin en bilinmeyen, en karmaşık ve en mucizevi öğesidir. İnsanı diğer varlıklardan ayıran en önemli özelliği de beynini kullanabilme özelliğidir.
Beynimizin sağlıklı olarak işlevini sürdürebilmesi için, kalbimizin beyne bir günde ortalama 57 damacana kan pompalaması gerekir.
Çünkü su ve oksijene ihtiyacı var…
Beynimiz toplam ağırlığımızın %2 si kadar olmasına rağmen
gıdaların %25 i, alınan oksijenin %2O si beyin için harcanır ve beynin %80 i sudan oluşur.
Su ve oksijen kullanımının ne kadar önemli olduğunu söylemeye bile gerek duymuyorum. Aklı olan herkesin bunu anlayabileceğini düşünüyorum.
Fiziksel sağlığımız yani, beyin ve diğer organların yeterli derecede oksijen alıp sağlıklı hücreler üretmesi için bol oksijen ve su bakımından zengin kana ihtiyaç var. Son yıllarda yapılan araştırmalar her iki kişiden birinin ciddi hastalıklarla boğuştuğunu ortaya çıkardı. Bunun en büyük sebebi insanların %30 oksijen alan akciğerin sadece ortasını kullanarak yaptığı göğüs nefesini kullanıyor olması…
Sorsanız herkes doğru nefes aldığını iddia eder. Ama gerekli testi yaptıktan sonra göğüs, hatta “köprücük” dediğimiz en kısıtlı oksijen sağlayan üst akciğer solunumu yaptığını görüyoruz.
ÖYLEYSE BİLİNÇLİ NEFESLE BEYİN KİMYASINI OLUMLU YÖNDE NASIL DEĞİŞTİREBİLİRİZ?
Düzenli şekilde ve bilinçle alınan nefes direk beyin zarı üzerinde etkisini göstermektedir, beyin zarının daha fazla kan ve dolayısı ile daha fazla oksijenle beslenmesini sağlamaktadır.
Bilinçli olarak nefes almak sinirsel gerginliklerimizi kaldırır, bedenimizin gevşemesine yardımcı olur, pozitif enerjimizi yükseltir, hastalıklara karşı vücudumuzun direncini artırır. Buna karşılık yeterli oksijenin alınmadığı zamanlarda en basitinden baş ağrısı, bitkinlik, yorgunluk ve negatif enerjinin yükselmesi ile her şeye karşı isteksizlik meydana gelir. Bunu, kapalı bir odada uzun müddet kaldığımızda kendi üzerimizde test etmemiz her zaman mümkündür.
En faydalı ve doğru nefes, her iki burun kanalından birden eşit oranda, farkındalıkla ve kontrollü olarak yavaş yavaş alınan nefestir. Ağızdan nefes alındığında oksijenden yeteri kadar istifade edilemez. Bunun nedeni nefesin vücuda girişini sağlayan kanallarının burun deliklerinden başlıyor olmasıdır.
Dikkatli bir gözlem yaparsak, insanın normal yaşamı içinde iki burun deliğinden birden eşit nefes alamadığını fark ederiz. Burun kanallarımızdan bir tanesi açık ve kullanılabilir olduğunda diğeri faaliyetini yavaşlatmaktadır, bu 60 ila 90 dakikalık aralıklarla değişme eğilimindedir. Bu değişimde bir burun deliği baskın olduğunda, o burnun boşluğundaki damarlar daralırken, burun boşluğu genişler. Bu esnada, diğer burun boşluğundaki damarlar genişlerken, burun boşluğu daralır. Oysa, ideal olan her iki burun deliğinden de yukarıda söylediğimiz gibi eşit nefes alabilmektir.
Burun mukozası altında bulunan sinir uçları, beyinle irtibatlı olduğundan, solunumdaki bu değişim, beynin normal çalışmasına ve fonksiyonlarına tesir etmektedir. Eğer sağ burundan nefes alınırsa, ki bu diğer burun tıkanarak da uygulanabilir, sol beyinde elektrikî aktivite artar ve bu beyinden elektroensefalogram (EEG) ile izlenebilir. Tersine, eğer sol burundan nefes alınırsa, sağ beyinde elektrikî aktivite artar.
Bilindiği üzere, insan beyni sağ ve sol olmak üzere iki yarım küreden yaratılmıştır. Diğer taraftan irade dışı çalışan iç organ faaliyetlerini düzenleyen otonom sinir sisteminin iki ana dalı vardır: 1- Sempatik sinir sistemi, 2- Parasempatik sinir sistemi. Sol beyin yarım küresi sempatik sinir sistemi faaliyetlerini düzenler, sağ beyin yarım küresi parasempatik sinir sisteminin fonksiyonlarını düzenler. Yani sağ burundan nefes alırken farkında olmadan sempatik sinir sisteminin, sol burundan nefes alırken de parasempatik sinir sisteminin faaliyetlerini artırmış oluyoruz.
Beyin konusunda yapılan araştırmalarda, her yarı kürenin kendine özgü karakteristik davranış kalıpları olduğu, bunların da ancak elektrik o yarı kürede merkezlenirse ortaya çıktığı anlaşılmıştır.
Enerji sol yarı kürede yoğunlaştığında kişi daha aktif, sözel, entellektüel, dışa dönük, yaratıcı olur. Bunun karşısında sağ yarı kürenin baskın olması, pasiflik, görsellik ve işitsellik, duygusal tepkiler, içe dönüklük ile kendini gösterir.
Sağ burun deliği nefes alırken sol yarı küre hüküm sürer, sol burun deliği nefes alırken sağ yarı küre. Her iki burun deliği bir anda çalıştığında beyin yarı kürelerinin her ikisi hüküm sürer. Nefes alınan burun deliğini değiştirmekle beyin yarı küresinin hakimiyeti de tersine döner, organizmadaki kimyasal reaksiyonlar değişir. Nefes almanın bilinçli kontrolü beden kimyasının da bilinçli olarak kontrol edilmesini sağlar.
İnsanın duyguları beden kimyasının bir ürünüdür. Nefes alma biçimini beden kimyasını değiştirecek ve bu da duygusal durumumuzda bir değişiklik yaratacaktır. Hastalık durumu da beden kimyasının bir sonucudur.
Düzenli burun nefesi egzersizleriyle, SEMPATİK VE PARASEMPATİK sinir sistemini bilinçli olarak dengelediğimizde sağlığımızı da dengeleyebileceğimizi fark edeceğiz.
Hicran İPEKBAĞLAR – Nefes Koçu
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Söz Ola Kese Savaşı, Söz Ola Kestire Başı – Hicran İpekbağlar
Dildir insanı abâd eden, dildir insanı berbad eden!
Sözüme çok sevdiğim değerli bir büyüğümün deyişiyle başlamak istedim.
Evet, insanoğlunun en temel iletişim aracıdır; “SÖZ”.
Asırlardır insanlar sevgisini, aşkını, öfkesini, nefretini diliyle ya kusmuş, ateş püskürmüş ya da güller saçmış, gülistan olmuş.
Duygunun kaynağı olan kalb ve onun tercümanı konumundaki dil, sözün değerini belirler. Bu yüzden insanlık tarihinde sözün ayrı bir önemi vardır. Zihnimizle kalbimiz birleşir; düşünce, duygular doğar ve ancak dille ifade edilir. Sözümüz, “ÖZ” ümüz dendir. Kendini bilmek, tanımak isteyen önce kullandığı dile baksın. Sözü, özüne “AYNA”dır.
Bir rivayete göre, Davud (a.s) Lokman Hekimden bir koyun keserek en iyi iki parçasını getirmesini ister. Lokman Hekim ona kestiği koyunun dil ve yüreğini götürür. Aradan birkaç gün geçince Davud (a.s) yine Lokman Hekimden bir koyun keserek bu sefer en kötü yerini getirmesini ister. Lokman Hekim yine koyunun dili ve yüreğini götürür. Davud (a.s) bunun hikmetini sorunca, Lokman Hekim şöyle cevap verir: ” Bu ikisi iyi olursa bunlardan daha iyisi, kötü olursa da daha kötüsü bulunmaz “der. Yani bu dünyadaki hayatımızı “Kalp yazar, dil okur.” Sözlerimiz ilim, irfanımızı ya da noksanımızı ortaya serer. Bu yüzden ilim sahipleri söz söylemeyi bilmeyenlere sükûtu tavsiye eder. “Biliyorsan konuş ibret alsınlar, bilmiyorsan sus adam sansınlar.” Bu deyişler bizim medeniyetimizin incileridir. Güzel konuşmak, önce susup dinlemeyi bilmekten geçer. Yüce Allah dinlemenin faziletini, yaratılış mucizesinde ne güzel göstermiş, insana “iki kulak, bir ağız vermiş”. Sözlerimiz ok gibidir, ağızdan çıktıktan sonra bir daha geri dönmez.
Kişi sözü söylemeden önce ona hakimken, söyledikten sonra ona mahkum olur. Söylenen sözün manası kadar, yerinde söylenmesi de önemlidir. Yerinde söylenen söz ciddi etkiler yaratır. Bu anlamda sevgili Yunus Emre bakın ne demiş?
“Söz ola kese savaşı/ söz ola kestire başı.
Söz ola ağulu aşı, yağ ile bal ede.
Önemli olan her sözü her yerde değil, anlayanların bulunduğu yerde söylemeyi bilmektir. Anlamayanlara söylenen sözün değeri düşer, ayaklarda pul olur. “Her sözün vakti, her nüktenin yeri vardır. Dilsizin dilinden ancak anası anlar.” Sözü anlayabilmek içinse göz ve kulaktan çok, kalp ve gönül lazım. Kalpten çıkan söz, kalbe ulaşır, ağızdan çıkan söz ise kulak duvarına çarpar bir türlü aşamaz. Sözü dinleyen de, söyleyen kadar önemlidir. Satıcının güzelliği, alıcıdan gelir. Kalpten gelen söz, girecek bir gönül mutlaka bulur. Eşrefoğlu Rumi şöyle der:
“Dil dudak debreşmeden, sözden anlayan gelsin!”
Anlayana beden dili, yüz ifadesi, göz, kaş hareketi bile yeter. Bütün mesele sözü doğru söyleyecek ve söyleneni doğru anlayacak insan bulmakta. Bu tüm insanlığın özlemidir.
Namık Kemal için şöyle bir hikâye anlatırlar. Rivayete göre Magosa’ da zindandayken yanına bir mahkum gelir. Üstad şiirler yazar ve yazdıklarını zindan arkadaşına okurmuş. O da bu şiirleri ağlayarak dinlermiş. Namık Kemal de bu durumdan çok etkilenir,”Ne kadar duygulu ve hassas insan” dermiş. Hatta dışarıdaki arkadaşına şöyle bir mektup yazmış: “Zindandayım, ama çok mutluyum. Çünkü burada beni anlayan birine rastladım. Ben söylüyorum o ağlıyor, o ağlıyor ben söylüyorum.” Namık Kemal bir gün zindan arkadaşına “Ben şiirlerimi okudukça, sen hep ağlıyorsun neler hissediyorsun bana anlatır mısın?” diye sorar. Zindan arkadaşı Namık Kemal’e “Sen yazdıklarını okudukça, sakalın sallanıyor. Ben de sakalın sallandıkça, köyümdeki keçimi hatırlıyorum. Onu çok severdim, özlüyorum. ” diye cevap verir.
İşte, Mevlana’nın da dediği gibi,”Siz ne anlatırsanız anlatın, anlattıklarınız karşınızdakinin sizi anladığı kadardır.
Öyleyse nasıl duyurmaya çalışıyoruz sesimizi, kime anlatmaya çalışıyoruz bildiklerimizi? Anlattıklarımız ve bildiklerimiz, diğerlerinin anladığı ve bildiği kadar. Belki de bazınız, çoktan bıraktınız bu makaleyi okumayı. Eğer buraya kadar okuduysanız, gönülden gelen sözlerim delmiştir kulak duvarını, inmiştir kalbinize…
SEVGİYLE KALIN.
Hicran İpekbağlar
Kişisel Gelişim Uzmanı – Yaşam Koçu
(224) 2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Tam Porsiyon Hayat İçin…! “Nefes” Lütfen!! – Hicran İpekbağlar, Nefes Koçu
Hayatta kalmak için, olmazsa olmaz; “nefes” alma eylemi öylesine içkin ve alttan alta enerji sarf etmeden yapılır ki, ona dair farkındalığımız neredeyse yoktur. Günlük yaşam uğraşı içinde, kendi kokusuna tembelleşen burun gibi, nefese dair algımız, bilgimiz de körelmiştir. Öyle ki, hem nefes nefeseyizdir, hem de nefes almaya vaktimiz yoktur. Fazla enerji gerektiren eylemler dışında (koşmak gibi..), nefes aldığımızı unuturuz. Oysa, “nefes” canlılığın tek belirtisi olup, ilk nefes bir “içe çekiş”, son nefes ise bir “ah”.
Nefes kelimesi,” nefs” kökünden gelir. Nefs, can, ruh ve öz kavramları ile açıklanır. Yani nefs, insanın bütün durumları; şuuru, belleği, yargıları, anlık halleri, akılsal çalışmaları, ahlakı, içgüdüleri, duyguları, organizmasını kaplayan bir olgudur. Kısacası, nefs kendimiz olan her şeye işaret eder, bir farkında oluş içerir. Hal böyle olunca nefesinin farkında olmayan kişi tüm bunlardan, yani kendinden bi haber olmuş oluyor.
Sufiler, ” nefs – nefes” ilişkisini şöyle kuruyorlar. Nefsin her bir anına nefes, yani soluk denir. Gerçek bir sufi, her bir nefesinin farkında olup, “An’ın çocuğu” yani şu andan başka bir şey olmadığı, farkındalığını mütemadiyen yaşayan demektir. Bu durumda sufilere “nefes ehli” de denir.
Yani, insanın özünü bilebilmesi, nefsini (kendini) tanıması için arayış çıkış noktası, ”nefesi” tanımak ve farkında olmaktır.
Sufilere göre tüm varlık rahmanın, nefes vermesiyle var olmuştur. Zira nefes alan kişi boğulmamak için nefes verir. Sufiler, varlıklara “Nefesi Rahmani” (Rahmanın Nefesi) demişler ve varlığın tümünü insan nefesine benzetmişlerdir. İnsan ve Rahmanın nefesi arasındaki benzerlik şudur. Hak “ben gizli bir hazine idim, bilinmekliğimi istedim, ey insan sende, hadisi uyarınca ve “ Adem, kuru çamurdan suretlenmiş balçıktan yaratılmıştır.(Hicr-15/27, Rahman 55/4) Sonra, “Ademi düzeltip tamamladı, içine ruhundan üfürdü.” diyerek, kendinde gizli olan, isim ve sıfatları varlık sahasına (dünya alemine) çıkarmayı istemiştir. Hakkın onları gizliden açığa çıkarması, insanın nefes verip, boğulmayı ve sıkıntıyı uzaklaştırmasına benzetilmiştir. Nitekim nefes veren kimse, içinde hapsolan sıcak havayı dışarı çıkardığında rahata kavuşur. Varlıklara, “Rahmanın nefesi” denmesinin nedeni budur.
Sufilerin asırlardır uyguladığı, bu “kendini bilme sanatını” öğrenerek, onların nefes tekniklerini modelleyerek nefesimizi , dolayısıyla nefsimizi (kendimizi) tanıyabiliriz. Gelmiş geçmiş tüm öğretiler de, aynı yolu izleyerek (nefesini tanıyarak), insan kendinde saklı olan bu sırra vakıf olmuştur.
İşe önce doğru nefes almayı öğrenerek başlanır. Zira bebekliğimizde, doğru nefes (diyafram nefes) almayı bilerek doğmamıza rağmen, büyüdükçe endişe, kaygı, korku, öfke gibi olumsuz duyguları öğrenmeye başladığımızda; nefesimizi tutmayı, karnımızdan göğsümüze taşımayı öğrendik. Tüm olumsuz inanç kalıpları, duygular, travmalar, yaşam gücümüzün bulunduğu yer olan, karın bölgemizde birikir. Nefes alıp vererek, bedenimize aldığımız yaşam enerjisinin dairesel devinimini engelleyerek, fiziksel, zihinsel ve ruhsal anlamda tıkanıklıklar meydana getirir. Bu durumda yaşam enerjisi karın bölgemize hiç uğramaz bile. Sığ ve derin olmayan bir nefesle ancak %30 oranında oksijen alarak hayatımızı sürdürmeye çalışırız. Bu da hayat kalitemizin % 30 olduğu anlamına gelir. Yani ”az nefes”, “az hayat”. Hayatımızı dolu dolu tam porsiyon yaşamak varken, neden çeyrek porsiyon bir hayatı tercih edelim?
Doğru nefes ile birleşen sufi nefes meditasyonu ile beden sağlığımız düzelebilir, zihinsel ve duygusal anlamda gelişebilir, ruhsal olarak ise gerçekten sahip olduğumuz kimliğimize dönebiliriz.
Hicran İpekbağlar
NLP Uzmanı, Yaşam ve Nefes Koçu
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Makaleler Categories
Ara
Kategoriler
- "AYNADAKİ BEN" Bireysel Farkındalık Program Tanıtımı
- 16 Yaşına Kadar Çocuklar Ne Yaşar? Nasıl Davranılmalı?
- Acının Ta Kendisi Misiniz?
- Aile Danışmanlığı ve Aile Terapisi
- Aile terapisi
- Anlayarak Hızlı Okuma ve Dikkat Güçlendirme Eğitimi
- Bağlanma ve Yakınlaşma Gelişimsel Evreleri
- Başarı Asosyalliktir (!)
- Başarı Hayal Kurmak ve Biraz Cesaret İster
- Başarmayı Ne Kadar İstiyorsun?
- Basında Biz
- Bastırma O Zaman Teyze (!)
- Bilinçsizliğimiz Bir Gün Yok Oluşumuz Olabilir
- Bireysel Farkındalık Programı
- Bu Odadan Diğerine Kaç Farklı Yolla Gidersiniz?
- Çocuk Yetiştirirken Bilmeniz Gerekenler
- Çocukta Disiplin Niçin Önemli? Ebeveyn Koçluğu Nasıl Bir Çözüm Olur?
- Çok Önemli Bir Karar Çocuk Sahibi Olmak
- Danışan Yorumları
- Depresyona Girmenin Kolay Yolu
- Dijital Pazarlama Ve Sosyal Medya
- Dijital Pazarlama Ve Sosyal Medya Eğitimi
- DİKKAT! Konsantrasyonum Bozuk
- Doğru Meslek Seçimi Ve İş Hayatında Huzur İçin Kendinizi Tanıyın
- Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi
- Dünya Nereye Gittiğini Bilene Daima Yer Açar
- Ebeveyn Koçluğu
- EFT İle Duygusal Özgürleşme Eğitimi
- Eğitimler
- En Büyük Sıçrama; Gerektiğinde Yardım Almak
- Ergenlik Çağındaki Gençlerin İhtiyacı
- Ergenlikte Çatışma ve Kontrol
- Erkekle Kadının Hayata Bakış Açıları ve İletişim Nasıl Olmalı?
- Etkili Karar Ver ve Güce Sahip Ol
- Evlilikte "İlişkiyi Yenileme"
- Gerçek Zenginlik Ve Bolluk Nasıl Elde Edilir?
- Girşimcilik
- Güzel Konuşma Ve Diksiyon Kursu
- Hakkımızda
- Hapı Yuttuk Mu?
- Hayalden Gerçeğe – Ne zaman Yaşama Koçu’na başvurmalısınız? -Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi
- Hicran İPEKBAĞLAR
- Hipnoterapi İle İyileşme – Değişme
- Hipnoz ve Farkındalık
- Hipnozla Sigarayı Bırakma
- Hipnozla Zayıflama
- Hizmetler
- İkinci Beyniniz Bedeninizin Neresinde?
- İletişim Bir Danstır
- İletişim Eğitimi
- İlişkiler
- İlişkiler Koçluğu
- İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek
- İlişklerde Nefes Almanın Önemi
- İnsan Kaynakları Uzmanlık Eğitimi
- İş Geliştirme – Girişimci Eğitimine Neden İhtiyaç Duyulur?
- İş Geliştirme Eğitimi
- İş Geliştirme Eğitimi
- İş Hayatında Egoya Dikkat !
- İş ve Özel Hayatınızda Güven Kazanmanın Yolları
- İşinizde Mutlu Musunuz?
- İşler Zorlaştığında Vazgeçme Günahının Affı Yoktur!
- Kariyer
- Kariyer Koçluğu
- Kendi Yaşamınızın Koçu Olun Eğitimi
- Kişisel Gelişim
- Koçluk Eğitimi Neden Almalıyım?
- Konsantrasyon Ve Dikkat Güçlendirme Semineri
- Kontrollü ve Bilinçli Nefesin Düşünceler Üzerindeki Etkisi Nedir?
- Konuşmanızla Hipnoz Edin – Topluluk Önünde Hipnoz Edici Bir Konuşma Nasıl Yapılır?
- Kurumsal Koçluk
- Lider Yöneticiler Eğitimi
- Liderlik
- Makaleler
- Master Certified Coach (Uzman Koçluk Eğitimi)
- Mucizeleri Yaratmak
- Mutlaka Okuyun
- Mutlu Evlilik ve Sevgi
- Nefes Eğitimi
- NEFES VE MEDİTASYON KOÇLUĞU
- NLP İle Zaman Yönetimi
- NLP İle Zaman Yönetimi Eğitimi
- NLP İleri Düzey Katılım Sertifikalı Eğitimi
- NLP Nedir?
- NLP Practitioner Sertifikasyon Eğitimi
- NLP Ve Hipnoz İle Kilo Kontrolü Eğitimi
- NLP Zihinsel Programlama İle Değişim Eğitimi
- o da ne?
- Öğrenci Koçluğu
- Okumayı Seviyorum Çünkü Anlayarak ve Hızlı Okuyorum
- Olumlu Tutum Eğitimi
- Ölümsüz Olan Tek Şey Umuttur
- Ölünmüyor Mutsuzluktan!
- Online Danışmanlık ve Koçluk
- Performans Koçluğu
- Problemin Çözümü
- Profesyonel Koçluk Eğitimi
- Proje Yönetimi Eğitimi
- Psikoterapi
- Sağlıklı Yaşam Koçluğu
- Satış Eğitimi
- Satış-Pazarlama
- Sensiz Bir Gelecek Düşünemiyorum!
- Sihirli İletişim – Çatışmaların Çözümü Semineri
- Sınav Koçluğu
- Söz Ola Kestire Başı
- Sporcu Koçluğu
- Sufi Nefesle Metamorfoz
- Tam Porsiyon Hayat İçin…! "Nefes" Lütfen!!
- Telefonda Etkili İletişim Eğitimi
- Terfi Mi Etmek İstiyorsunuz? İşte Yolu!
- Topluluk Önünde Konuşma Eğitimi
- Topluluk Önünde Konuşma Korkunuzu Önemseyerek Aşın
- Usta Bir Konuşmacı Olmanın Yolu; Medeni Cesaret ve Özgüven
- Yalın Yönetim Danışmanlığı
- Yaşam Koçluğu
- Yaşam Koçluğu Nedir?
- Yaşam Koçluğu Ve NLP
- Yaşam Koçu Olarak Doğulur Mu?
- Yaşamda Denge Kurabilmeyi Başarmak
- Yaşamın Anlamı Nedir?
- Yaşamınızı Nasıl Yaşayacağınızı Biliyor Musunuz?
- Yetişkin Çocuklarınızla Yetişkinliği Paylaşın
- Yıldızlar Ne Kadar Güzel!
- Yöneticilik
- Yurt Dışı Bireysel Danışmanlık ve Psikoterapi
- Zihninizin Bağlarını Çözün
- Zor Zamanlar Gerçek Liderler Yaratır