İnsanlar neden koçluk, danışmanlık ve terapi alırlar?-Özlem Aktaş
İnsanlar neden koçluk, danışmanlık ve terapi alırlar?
Her ne kadar bu başlıklar kendi içlerinde farklılıklar içerse de bir insanın başka bir insanın destek ve rehberliğine ihtiyaç duyması hayat yolculuklarında çok geliştiricidir. Farkındalığı yüksek bireyler kendilerini anlama yolculuklarında tıkandıklarında, hayatlarını ilerletme noktasında takıldıklarını ve tatminsizliklerini hissettiklerinde, ilişkilerinde problemler artık çözülemez hale geldiğinde, kendilerine zarar veren bir ilişkiyi bitirmekte zorlandıklarında, kendilerine hizmet etmeyen doyum sağlamayan iş hayatlarını dönüştürme zamanı geldiğinde, ruhsal durumlarında iniş çıkışlar, kızgınlıklar ve dertler artıp paylaşma ihtiyacı hissettiklerinde, içlerinde ki olumsuz duygu ve düşünceleri dönüştürmemenin acısını deneyimlediklerinde, yeni düşünce, duygu ve davranış şekli geliştirmek istediklerinde, hayatta sıkışmış, bunalmış, tükenmiş hissettiklerinde, bırakmayı öğrenmek istediklerinde, kendileri ile ilgili algı ve iletişimlerinde sorun yaşamaya başladıklarında ve hayat değerleri, amaçlarını bulmak ve kendini gerçekleştirmeyi deneyimlemek istediklerinde bir rehber, yoldaş, bir terapist, danışman, koç ve bir uzmana ihtiyaç duyarlar. İnsanın hayat yolculuğunda destek alması en büyük sıçrama olurken yeniden hayata doğmak kadar büyük bir dönüşüm olacaktır. Sevgiyle.
Özlem Aktaş
Aile Danışmanı, Psikoterapist, Profesyonel Koç
02242434314
İstanbul Ofis, 05335179512
Bursa ve İstanbul’da hizmet vermekteyiz.
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
EVLİLİK NEDİR? NE DEĞİLDİR?- Özlem Aktaş
Evlilik nedir? Ne değildir?
Dünyada yapılan araştırmalarda evliliklerin yarısı boşanma ile bitiyor ama insanlar buna rağmen hala evlenmeyi tercih ediyorlar. Çünkü insanlar yalnız başlarına oldukları mutluluk anını biriyle evlendiklerinde daha da fazla arttıracaklarına inanıyorlar. Evlilik için de biz olmayı başardığımız, sınırlarının belli olduğu, birlikte yaşama konusunda anlaşmaya vardığımız bir anlaşmadır. Evlilik kendi içinde toplumsal kuralları barındıran, aynı zamanda da her iki tarafında ortaya bazı fedakarlıklar koyması ve bedelli ödemesi gereken bir kurumdur. İnsanoğlu , yasadığı ilişki sorunlarına, boşanmalara, aldatmalara, acılara rağmen neden hala evlenmeyi seçiyor? Mutlu olma umudu, sevme sevilme, iyi gün de kötü gün de yanında varlığından mutlu olduğun bir insanın düşüncesine evet diyoruz. Mutlu bir evlilik nedir sorusuna verilecek en temel cevaplar; Öncelikle güven ve sadakat duygusunun sağlanması ve korunması, sevgi ve merhamettin varlığı , evlilik ve hayat içinde pozitife odaklanacak bakış açısı, sağlıklı kurulan iletişim şekli, beğenilme, onaylanma, hayranlık, arzu, sevgi ve şehvetin beraber varlığıdır. Bu unsurlardaki eksiklikler, her iki tarafın sorumluluğunda olan bu duyguların yaratılmaması, mutlu evlilikten uzaklaşmamıza sebep olurken , bu duyguları açığa çıkaracak eylemler mutlu bir beraberliği oluşturup sağlamlaştırır. Önemli olan bunu ne kadar yapmayı istediğimiz bu yolun engebeli iniş çıkışlı ve asla kendiliğinden olmadığını bilmek ve mutlaka bir gayretle sevgi ve evliliğin yaratılabileceğini bilmektir.
Özlem Aktaş
Aile Danışmanı, Psşkoterapist, Bireysel Danışman ve Koç, Eğitmen
02242434314
İstanbul ofis ;05335179512
İstanbul ve Bursa Ofislerimizde hizmet vermekteyiz.
Eğitime kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
İşteki stres ve baskı hayatımızı, ilişkilerimizi nasıl tüketiyor ?- Özlem Aktaş
İşteki stres ve baskı hayatımızı, ilişkilerimizi nasıl tüketiyor ? Tükenmişlik , bedensel ve zihinsel sağlığımızı ve dolayısıyla bağışıklığımızı nasıl etkiliyor ? Stres, hayatımızı zora sokan en büyük neden ve çoğunlukla stresi nasıl yöneteceğimizi bilmediğimizden hayatımız sanki raydan çıkmış bir tren gibi kontrolden çıkma hissi verirken iş ve yaşamın diğer boyutları arasında dengeyi tamamen kaybetmemize sebep oluyor. İş yükünün düşünme ve davranışlarımız üzerindeki etkileri ise sırtımızda tonlarca ağırlık taşıyormuş hissi ile aynı. Sonuçta ne oluyor, işten eve gelince yorgun bir beden ve zihin ve karşıdaki kişilere karşı tahammülsüz davranışlar ve sonunda bozulan ilişkiler. İs hayatında ise daha çok insani tüketmeye yönelik politikalar geçerli. İnsanı insanca yaşamaktan alıkoyan bir yaklaşımlar bütünü ve sonuç milyonlarca isini sevmeyen mutsuz insan. “Bir insanın zamanını satın alabilirsiniz, belirli bir işte çalışmak üzere fizik gücünü satın alabilirisiniz, bir saat veya bir gün için uzmanlığından yararlanabilirsiniz, ancak onun bir işe düşkünlüğünü, inisiyatifini ve işte çalışma dürüstlüğünü, düşüncelerini, duygularını ve içten gelen özverilerini satın alamazsınız. Bunlar öyle şeylerdir ki ancak kazanabilirsiniz”. Bu bilgece söylenmiş sözler aslında insanın ruhunu dikkate almadan yapılan her şeyin enin de sonunda kaybetmeye mahkum olmasıdır. Bu durum Hem iş hem özel ilişkiler için geçerlidir, insanın ve karşıdakinin ruhunu isteklerini dikkate almadan yapılan her şey eninde sonunda insanlar üzerinde büyük stres oluşturur, doyumsuzluk mutsuzluk tükenmişlik yaşamasına neden olur. Yaşadığımız tükenmişlik ise ilişkilerimize, işimize ve hayata karşı kendimize yabancılaşmamıza ve doyumu yitirmemize sebep olur. Bu şekilde tatminsiz bir yaşam karşısında hastalıklara açık bir hal alırız ve bağışıklığımızı zayıflatırız. Çözümü ise Öncelikle olaylara bakış açımızı değiştirmek de yatar , stres yaratan unsurlara karşı nasıl farklı bir tutum sergileyebilirim, ne yaparsam bu durumu değiştirebilirim, hangi değerlerime uygun bir hayat yaratabilirim gibi Koçluk yaklaşımı ve soruları çözümler üretmemize yardımcı olabilir. Başa çıkamadığımız durumlarda ise, danışmanlık, koçluk, terapi almak en büyük kendine yardımdır.
Özlem Aktaş
Aile Danışmanı, Psikoterapist, Bireysel Danışman ve Koç, Hipnoterapist
İstanbul ve Bursa Ofislerimizde hizmet vermekteyiz.
02242434314
İstanbul ofis, 05335179512
Online eğitimler ve online seanslar hakkında bilgi almak için internet sitelerimizi ziyaret edebilirsiniz.
www.plenahuman.com
www.akademiplena.com
Evlilik Korkusu
Evlilik korkusu, günümüzde özellikle belli bir statü ve yaştaki insanların yaşadığı bir duygu diyebiliriz. Peki bu Korku nasıl yenilir? Öncelikle kişinin kendisine ve başkalarına karşı Güven geliştirilmesi , evlilik hakkındaki yargılarını doğru bir çerçeveye oturtması önemlidir. Gerçekten ne istediğini bilmek tüm belirsizlikleri ortadan kaldırmak Ve evlilikten ne beklediğimizi net bir şekilde ortaya koymak önemlidir. Anlamsız ve sıradışı beklentiler mutsuzluğun en önemli nedenidir Oysa ki insanlar gerçekten mutluluğun peşinde olsalar illaki bir yol bulurlar. Her kaygı ve korku da olduğu gibi Öncelikle bize bu duyguları hissettiren şeyin ne olduğunu fark etmek gerekir, geçmiş deneyimlerimiz, Çevremizdeki insanlardan edindiğimiz telkinler, toplumun bu konudaki yargıları, bunların her biri bilinçaltımızda önemli yer tutar ,öyleyse kendini bilmek ve tanımak bu tarz duygularla başa çıkabilmenin ilk yoludur diyebiliriz. Çıkış yolu bulunamadığınız noktalarda ise Koçluk, terapi, psikolojik danışmanlık gibi uzmanlık alanlarından yararlanılabilir. #plenahuman #kişiselgelişim #koçluk #ailekoçluğu #ilişkiler #psikolojikdanışmanlık #evlilik #evlilikterapisi #evlililikkorkusu
Özlem Aktaş
Psikolojik Danışman,
Eğitmen, Hipnoterapist
Online eğitimler için www.plenahuman.com adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Online eğitim programlarına kayıt olduktan sonra istediğiniz yerden istediğiniz zaman eğitimlerimize katılabilirsiniz.
Bireysel online seanslar için ise, 02242434314 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.
İnsan Kaç Kere Tutar Yandıkça Ateşi?
Eğer hiç yanık yüzünden acı çekmeseydiniz, ateşe yaklaşmamayı öğrenemezdiniz. Peki hala yaklaşıyorsanız bile bile.. Bir şarkıda dediği gibi insan kaç kere tutar yandıkça ateşi? Gitgide aldığınız yaraların çokluğu ve ağırlığı fark etmemeye mi başladı? Bir çok kişi yaşadığı bağımlı ve acılı ilişkisine rağmen rahatlık alanının dışına çıkamadığı ve söz konusu kişi olmadan bir gelecek düşünemediği için son derece acılı ve bağımlı ilişkisine devam eder. Aslında bu hiç de rahat bir alan değildir, kişi için tanıdık bildik alandır. Bu alanda yaşadığı acılarla nasıl baş edebileceğini öğrenmiş ve bu yükle hayatına devam etmeye çalışmaktadır. Bir şekilde geleceğin bilinmezliğinden aşırı korktuğu için tabir-i caizse kanını emen ilişkiye tutunmuş kalmıştır. Bir ilişki iki tarafı da büyütebilmelidir. Oysa bir çok ilişkide bir taraf diğerinin enerjisini tüketerek varlığını sürdürür. Daha üzücü olan durum ise, artık bu taraf ilişkiden çekip gitmiş olmasına rağmen diğer tarafın özlemle bekliyor olmasıdır. Şimdi insanların bu tip bir ilişki bağımlılığından kurtulup nasıl özgürleşeceğini merak ediyor olabilirsiniz.
1-Çocukluğunuzla Barışın: iç çocuğa tekrar bağlanma, onu affetme, onu sevme, onunla barışma ve yeniden bütünleşme çalışması yapın. Çocukluk resimlerinizle konuşun. Gözlerinizin içine bakın ve ‘seni seviyorum’ deyin. Kendi değerini yalnızca kendinin belirleyeceğini söyleyin. Bunu hayal ederek, imajinasyon çalışmasıyla da yapabilirsiniz.
2-Söz konusu kişiyi ve kendinizi affedin. Affetmek gerçek bir reçetedir. Acılardan kurtulma gücüdür. Eğer tam anlamıyla iyileşmek istiyorsanız affedin. Eğer tekrar kendinizle bütünleşmek istiyorsanız en çok da kendinizi affedin.
3-Mutluluğunuzun bir başka kişiye bağlı olmadığını fark edin ve kabul edin. Varoluş amacınıza odaklanın. Sevin, şükredin, yardım edin ve içsel neşenizi yeniden ortaya çıkarın.
4-Zihninizde yeni ve mutlu bir geleceğin hayalini yaratın, hissedin ve adım atın. Bunu adeta yaşayın.
Bugün şansızlık yaşamış olabilirsiniz ama yürüdüğünüz bu yolda bir sonraki köşe başında mutlaka ışıltılı bir şeyler gözükecektir. Bu süreçte yapabileceğiniz tek şey akışta olmak ve her günün değerini bilerek yaşamaktır.
Eric Fromm’un da söylediği gibi: ‘Her insan mutlu olamaz…Çünkü gereğinden fazla özler dünü, hak ettiğinden fazla düşünür yarını ve hiç hak etmediği kadar bilinçsizce yaşar bugünü. Her insan mutlu olamaz çünkü; gereğinden fazla özler hayatından çıkanları,.Hak ettiğinden daha büyük umutla bekler hayatına girecekleri ve asla göremez yanıbaşındakileri..’
Şimdi kendi değerini bilme vakti..
Sevgiyle kalın,
İnci AKTAŞ
Hipnoterapist & Profesyonel Koç
Hipnoterapi Bursa
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Sevgi Bir Mucizedir, Sevgi Sihirdir !-İnci Aktaş
Eğer evliliğinizde ya da ilişkinizde mutsuzsanız ve tatmin değilseniz, ilk aklınıza gelen şey eşinizin değişmesini istemek olacaktır. İşte bu,eşlerin yaptığı en büyük hatadır. Asla eşinizin değişmesini umut etmeyin. Bu doğru bir yaklaşım değildir. Bunun yerine siz değişin. Kökten bir şekilde değişin. Yeni bir insan olun. İletişimdeki sorumluluğu üzerinize alın ve kendinize sorun, ‘ben nasıl bir insan olmalıyım ki, mutlu olalım’ Siz yeni birisi haline geldiğinizde eşinizin de bambaşka bir insan olacağına şaşıracaksınız. Çünkü size karşılık vermek için değişecek, Başlangıçta bunun zor olduğunu düşünebilir çünkü karşısında sanki yeni bir eş vardır. Hatta bunun çok uzun sürmeyeceğini bile düşünebilir. Ancak yavaş yavaş ‘eşim değişebildiyse neden ben de değişmeyeyim diye soracak kendine’Asla o değişmeli diye düşüncelere kapılmayın. Her ilişkide kendi tarafınızdan değişmeye başlayın.
Hayat hala bir cennete dönüşebilir. Bunun için asla geç değildir. Ancak değişmek büyük bir cesaret gerektirir. Gerçekten ihtiyaç duyduğunuz şey biraz daha farkındalıktır.
Davranışlarımızın %97 si otomatiktir. Eşler her sabah kalkar belki bir günaydın bile demeden kahvaltı eder ve işlerine giderler. Günde 2-3 kez telefonla konuşur ne söylediklerini duymazlar bile çünkü akıllıları onlarca şeyle doludur. Akşam özel bir günse, özel gün yemeği yenir , değilse üç cümle kurularak yenilen akşam yemekleri ve sonra televizyon seyredilir..Tabi her ilişkinin kendine göre bir rutini oluyor ancak değişim için en önemli şey, davranışlarınızın farkına varın ve otomatik olmaktan çıkartın. Sadece bir gün boyunca şu ana kadar yapmakta olduğunuz şeyleri izleyin. Aynı şeyleri yapıyorsunuz ve eşleriniz ve ya sevgilileriniz de aynı tepkileri veriyor, hep aynı şeyleri yapıp farklı tepkiler beklemiyorsunuzdur herhalde.. Bu delilik olur..
Sadece küçük değişiklikler yapın ve şaşırın. Örneğin bir erkekseniz yarın sabah erken saatte kalkıp traş olmaya ya da gazeteleri karıştırmaya ya da telefonunuzda bir şeyleri kontrol etmeye başlamayın. Bunun yerine saatiniz 30 dakika erken çalsın, bu sefer siz hazırlayın kahvaltıyı , siz dizin bulaşıkları makinaya..Eğer kadınsanız, dünkü yorgunluğunuzu dünde bırakın, kocaman gülümseyerek uyandırın eşinizi, bugün sorunlardan yerine iyi şeylerden bahsedin, komik bir şeyler anlatın, güzel bir müzik açın..Kısacası ilişkinizde nasıl davrandığınızın farkında olun ve bir şekilde bu davranışı değiştirin. Farklı davrandığınızda eşiniz buna çok şaşıracak. Sevdiğiniz kişiyi görünce gülümseyin daima ve onu kucaklayın. Bugün onun gözlerinin içine bakın. Bu gece evde öylece otururken ellerini tutun, yalnızca gözlerinin içine bakın mutlu olun. Hiç bir neden yokken gülümsemeye başlayın.
Ne zamandır ellerinizi farkındalıkla tutmuyorsunuz, ne zamandır bir sabah yürüyüşüne çıkmıyorsunuz, ne zamandır yıldızların altında öylece oturmuyorsunuz? Eğer tek bir yoldan iletişim kurabiliyorsanız-ki o da tartışmaktır- sonucu tahmin edebilirsiniz.
Sevmek bir eylemdir. Sevgi bu eylemin sonucunda ortaya çıkan duygudur. Bu duyguyu yaşamak için karşılıklı olarak her gün her gece hatta uykunuzda bile sevme eylemini gerçekleştirin.
Birlikte kahkaha atın, birlikte müzik dinleyin, birlikte tatile çıkın, birlikte çok eğlenin, yeniden arkadaş olun…Osho’nun dediği gibi şayet bir insanı seversen o kişi hemen güzelleşir. Sevgi böylesine bir simya sürecidir. Insana sevgi dolu gözlerle bakın birden onun güzelleştiğini görürsünüz. Bu bir mucize gibidir.
Sevgi bir mucizedir. Sevgi bir sihirdir. O kadar çok sevin ki içinizden taşır karşınızdakine bulaşsın. Hala çok geç değilken şimdi başlayın..
Sevgiyle,
Inci Aktaş
Profesyonel Yaşam Koçu & Nlp Uzmanı & Yazar
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Aşk Mı? Bağımlılık Mı?-İnci Aktaş
‘Hakk’ın karşına çıkardığı değişimlere direnmek yerine, teslim ol. Bırak hayat sana rağmen değil, seninle beraber aksın. “Düzenim bozulur, hayatımın altı üstüne gelir” diye endişe etme. Nereden biliyorsun hayatın altının üstünden daha iyi olmayacağını?, Tebrizli Şems
Biri size gelse ,dayaktan yüzü gözü morarmış olsa ve size ‘kocam beni çok dövüyor ama seviyorum’ dese, ne düşünürsünüz?
Bağımlılık deyince aklınıza alkol,sigara ya da uyuşturucu mu geliyor? Peki ya evlilikler,ilişkiler? “Bana sadece,beni döverken ilgi gösteriyor” diyen kadın sizce eşini seviyor mu? Bizi en çok şaşırtan şey de işte budur.
Biz buna, bildik alanda kalma güdüsü diyoruz. Bu hayatımızın altının üstüne geleceği korkusudur. Çünkü, bildik alan güvenlidir. Güvensizliğin içindeki güvendir o. Ne de olsa bildiktir, tanıdıktır. Sorunlar büyüktür. Ama nasıl baş edeceğinizi bilirsiniz. Öğrenmişsinizdir.
İlişkinizde doğru gitmeyen bir şeyler olduğunu anlamak için sadece fiziksel şiddet olması da gerekmez, bazı ilişkiler acı doludur, mutsuzluk doludur, huzursuzluk, tatminsizlik ve sevgisizlik doludur ama kişi için tanıdıktır.
Bu alandan çıkınca ne yapacaksınız? Eğer ilişkiniz bir bağımlılığa dönüştüyse, bağımlı olduğunuz kişi olmadan bir gelecek düşünebiliyor musunuz?
Esaretin Bedeli filmini izlemediyseniz tavsiye ederim. Yaşlanıncaya kadar ömrünün büyük bir bölümünü hapisanede geçiren yaşlı adam, tahliye olduktan bir kaç gün sonra, artık ne yapacağını bilmediği için intihar eder. Çünkü bildik alana geri dönmek ister ama dönemez. Orası konforlu ve güvenli değildir ama bildiktir.
Eğer ilişkinizide kendinizi mutsuz ve huzursuz hissediyorsanız, İlk yapmanız gereken şey, ilişkinizin aşk mı bağımlılık mı olduğunu düşünmektir. Eğer bağımlılıksa, belki de yeni bir hayat tasarlamanın zamanı gelmiştir. Bağımlılıktan kurtulmanın yolu dengeden geçer. Hayatınızın her alanında denge sağlarsanız size sadece yeni hayatınıza adapte olmak kalır.
Sevgiyle kalın..
İnci Aktaş
Profesyonel Yaşam Koçu & Yazar
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Evliliklerin ve İlişkilerin Düşmanı ‘Kıskançlık’-İnci Aktaş
Evliliklerde ve romantik ilişkilerde bir kişiyi kıskanç yapan nedir?
Son zamanlarda hem danışanlarımdan hem de çevreden yükselen yakınmalar, ilişkilerin içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne seriyor. Kadınlar, geçmiş tecrübelerinden kaynaklanan erkeklere olan güvensizliklerini ön plana çıkarırken, erkeklerde de durum değişmiyor…
Peki sorumuzun yanıtı ne? Kişiyi kıskanç yapan şey nedir? ‘Sahiplenme’ Aslında ilişkilerde sorun yaratan kıskançlık değildir. Sahiplenmedir. Bir kadını veya bir erkeği seversiniz ve yarın bir başkasına gidebileceği korkusuyla ona sahip olmak istersiniz. Yarının korkusu bugünü yaşamanızı engeller ve aslında bu bir kısır döngüdür. Kısa bir süre sonra, bu korkular kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür. Eninde sonunda eşiniz kendine başka bir eş aramaya başlar ve bunu bilinçsizce yapar. Çünkü kısknan eş, sinir bozucu biri olur çıkar. Ve sonunda beklenen gerçekliğe dönüştüğünde, eşiniz artık başka biriyle olmak için sizden ayrıldığında siz kıskanmakta haklı olduğunuzu düşünürsünüz. Aslında tam tersi, her şey sizin kıskançlığınız yüzünden ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle ilk yapmamaız gereken şey ‘anda kalmaktır’ yarın hiçbir zaman gelmeyecek. Daima şu anı yaşayacaksınız. Ve şu anda asla problem yoktur. Sorununuz yoktur. 5 dakika sonra eşiniz sizi aldatacak olabiir ama şu anda hiçbir probleminiz yoktur. 5 dakika sonra olabilecekleri düşünerek yalnızca olmasını hızlandırırsınız. Bugün size yeterlidir. Yarını düşünürseniz bugünü isteksizce ve yarım yaşarsınız…Seviliyorsunuz. Biri sizi gerçekten seviyor. Bunun için sevinin, mutlu olun, bunu kutlayın. Bugün o kadar büyük, o kadar bütün bir şekilde aşık olun ki, eşinizin sizden uzaklaşmasını engelleyecek kadar büyük olsun. Kıskanmak, sahiplenmek, onun da bir birey olduğunu unutmak onu uzağa itmekten başka bir işe yaramaz. Tam tersi, sevginizin ve aşkınızın büyüklüğü onu sizin yanınızda tutar.
Bazen sevdiğiniz kişi bir başkasıyla birlikte olmak ister. Onunla mutludur. O andan itibaren yapılacak tek şey mutlu olmasına izin vermektir. Eğer onu gerçekten seviyorsanız mutlu olmasını istersiniz…Ve eğer siz sadece onun mutlu olmasını isterseniz, zaten o başkasını aramayacaktır.
Şunu unutmayalım. Kıskançlık her şeyi yok eder, sahiplenme her şeyi yok eder. Onu ne kadar kıskanır, ne kadar kin ve öfkeyle dolarsanız, onu kendinizden o kadar uzağa itersiniz.
O bir insan, bunu anlamaya çalışın. Çünkü bazen her şeyden sıkıldığımız her şeyden bıktığımız olur. Gerçekçi olun. Bu size artık aşık olmadığı anlamına gelmez. Belki biraz değişikliği, belki biraz yalnız zaman geçirmeye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir. Örneğin yalnız bir tatil..Tatil dönüşü mutlaka bir şeyler farklı olacaktır.
Birbirinizi sahiplenmeyin, özgür olun. Hiçbir şey bizim değil bu hayatta…İşte tam da bu yüzden…Sahiplenmeyin..
Evrensel yasa şudur ki; sizden kaçıyormuş gibi görüneni serbest bırakırsanız o size mutlaka gelecektir..
Sevgiyle kalın..
İnci AKTAŞ
Profesyonel Yaşam Koçu & Yazar
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek – Özlem Aktaş
“Ben evli ve çocuklu bir adamım ve karım sürekli beni boğuyor, buna dayanıyorum . Çocuklar olmasa bir gün dahi bu evlilikte duramayacağım.” Bu sözler bir danışmanıma ait. Bu sözcükleri son zamanlarda sıkça işitir olduk maalesef.
Ne acıdır ki birçok evlilik veya ilişki bu çerçevede ilerliyor. Sevmeyi, birbirimiz üzerinde baskı kurmak sanıyoruz. Birbirimizi kıskandığımız ölçüde sevdiğimizi sandığımızı düşünüyoruz. Oysa ki karşımızdaki insana yaşam alanı bırakmadığımızda onu da kendimizi de bozduğumuzu fark etmiyoruz. Sonradan kendimize neden mutsuzum diye soruyoruz. İlişkilerdeki mutsuzluklar bir kader mi? Elbette değil, ancak ilişkilerde cehennemimizi yarattığımızı fark etmiyoruz. Oysaki cennet cehennem burada, yaptığımız seçimler, yaşadığımız duygular sonucunda cenneti de cehennemi de burada yaşıyoruz. İlişkide intikam, aldatma, huzursuzluk, mutsuzluk, anlaşılmadığımızı hissetmek… bu duygular içerisinde olduğumuz her an cehennemimizi yaşıyoruz. Oysaki ilişkide anlayış, empati, saygı, aşk, tutku, huzur yaşadığımız her an cennetimizi yaşıyoruz. Hayat okyanuslarını biz yaratıyoruz. Gelgitlerimiz, dalgalanmalar, fırtınalar karşılıklı bizim eserimiz; tek başına ne erkeğin ne de kadının. Yarattıklarımıza bakmak lazım. Etrafta sahte ve birbirinin aynı evlilikler ve ilişkiler, mutluluk oyunu oynamaya çalışan ama ne istediğini bilmeyen mutsuz insanlar. Diyoruzki eskiden böyle değildi, evlenince çok değişti, gerçekten öyle mi? Evlilikle birlikte algılarımız, anlayışımız, beklentilerimiz değişiyor olabilir mi? Aslında her an biz, biz olmadığımızın farkında mıyız? Hepimiz her an değişiyoruz. İnsanlar sürekli değiştiği için hiç kimse iki kişinin mutlu olacağını zaten garanti edemez. Neyin garantisini verebiliriz ki? İnsanlar evliliğe bir garanti gözüyle baktığı müddetçe gerçek mutluluk yakalanamaz. Evlilik de hayat da risktir, ancak riskler güzeldir ve güzel olan risklidir. Oysa ki garantici bakış açısı sıkıcıdır. Neyin garantisi vardır ki? Hayat sınırsızdır, her türlü duyguyu, her şeyi içinde barındıran. Bize düşen ise, hayatta yaşadıklarımızı sevgiyle karşılamaktır, belki de kalbinin şarkısını dinleyerek çünkü o zaman evlilik de ilişkiler de boğucu olmaktan çıkarak, anın farkındalığında keyif alınan süreçlere dönüşebilir. İlişkilerinize yeni bir bakış açısı kazandırabilirsiniz. Daha mutlu bir ilişkiye nasıl sahip olabilirim? Sınırlayan korkularım ve takıntılarından nasıl vazgeçebilirim? Evliliğimi, ilişkimi bir şölene nasıl dönüştürebilirim? Daha mutlu, doyumlu bir yaşamı nasıl oluşturabilirim? Bu soruların cevaplarını ilişki koçluğu ile bulabilirsiniz. Değişimin kaçınılmaz olduğunu fark ettiğiniz an, adım atma zamanıdır ve her an bir dönüşüm fırsatıdır. İlişkilerde dönüşümü sağlamak, ilişki koçluğunun ana temasıdır. Aynı kalmayan bu dünyada herşey değişirken, sizin de ve ilişkinizin de değişebileceğini kabul etmek gerekir ve her şey sadece bir adımla başlar, değişme kararını vermek ile.
Kalbinizin şarkısını dinleyip, mutluluğu sonuna kadar yaşadığınız aşk ve sevgi dolu günler diliyorum.
Özlem Aktaş – İlişki Koçu, Yazar
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Erkekle Kadının Hayata Bakış Açıları ve İletişim Nasıl Olmalı? – İletişim Koçu Özlem Aktaş
İletişim hayatın belki de en zor işi, özelikle duygusal bir ilişki ise yaşadığımız. Sağlıklı ve kalıcı sevgiler kurmak, yaşatabilmek için; farklılıkları anlamak ve farklılıklarla aslında hayatın güzel olduğunu ve daha yaşanılır olduğunu anlamaktan geçer. İlişkilerimizde birbirimizi anlayabilmek, sevgimizi olması gerektiği gibi yaşayabilmek için aslında; farklı cinsler olarak öncelikle hayata bakış açılarımızın farklı olabileceğini anlamamız gerekiyor. Karşımdaki insanın her konuda benim gibi düşünmesini beklemem, düşünmediği ve beklentilerimi karşılamadığı için aslında anlaşamadığımıza karar verip, ilişkimizde sorunlar olduğuna inanıp bunu ilan etmek, çabuk karar vermek olabilir mi? Ya da karşımdakinin de kendine ait bir karakterinin olduğunu, deneyimlerinin ve dünyayı algılayış şeklinin farklı olabileceğini niye görmek istemeyiz ki? Bilimsel olarak kanıtlanmış bazı gerçekler var. Kadın ve erkek beyni farklı çalışıyor. Bunu artık herkes biliyor, peki bu durumda hala niçin karşımızdakinin bizi yeterince anlamadığını düşünüyoruz? Aslında anlamadığımız şey; farklı iletişimler kuruyor olmamız olamaz mı? Ya da aslında karşımızdaki kişinin anlatmak istediği başka bir şey olabilir mi? Aslında yanlış anlamalara sebep olmamak için iletişim ve ilişki koçluğunda bizim sıkça sorduğumuz şu soru sorulmalıdır; Bana bunu mu demek istedin? Tam olarak nasıl? Ya da benim anladığım şu gibi yaklaşımlar ve soru şekilleri duruma daha çok netlik kazandıracaktır. Çünkü genellikle birbirimizi yanlış anlamaya eğilimliyizdir. Durumları, anlamak istediğimiz şekilde anlamayı, aldığımız bilgiyi kendimize göre çarpıtıp, genelleyerek farklı yorumlamalar yapıp kendi dünya modelimize göre anlamlandırmayı tercih ederiz.
İletişimin % 7 ‘sinin sözcükler, %38 ‘in sözcükleri söyleyiş şeklimiz, geri kalanının ise beden dilinin oluşturduğunu düşünürsek aslında doğru iletişim kurabilmek için, sözcüklerden ziyade sözcükleri nasıl söylediğimiz ve beden dilimizle bunu nasıl ifade ettiğimiz önemlidir. İkili ilişkilerimizde şöyle düşünürüz; “Eşim bana artık sevdiğini söylemiyor” ya da, “Benden nefret ettiğini söyledi, beni kesin sevmiyor” diyerek aslında sevginin sadece sözel olarak ifade edilebileceğini düşünerek kendimizi hem üzüyor, hem de kısıtlı düşünüyoruz. Aslında karşınızdaki kişi belki de bambaşka şeyler söylemek ve anlatmak istiyor olamaz mı? Nasıl söylediğine bakın, sevdiğiniz insan, “seni sevmiyorum artık” derken gözlerinin içi deli gibi sizi sevdiğini anlatmaya çalışıp, bedeni sizi sevdiğini her şekilde gösteriyor mu? Belki de kızgınlığından canınızı açıtmaya çalışıyordur, olamaz mı? Dikkate almanız gereken şeyler öncelikle bunlar, beden dili ve kelimeleri nasıl söylediğimiz.
İletişim kurabilmek, empatik olup birbirimizi gerçekten anlamaya çalışmak evet zor iş. Ne yazık ki sorunlar genellikle birbirimizi yeterince dinlemeyip, anlamaya çalışmamaktan, birbirimizin isteklerini, beklentilerini görmezden gelmekten, birbirimize yeterince dikkat etmemekten kaynaklanıyor. Karşınızdaki kişi sizin birçok kişi arasından sevmek için seçtiğiniz kişi ve o kişi sizin sevgi dolu , ilgili yaklaşımımızı hak ediyor. Hep bekleriz, daha fazla ilgili, sevgi, şefkat, oysa ki ne verdik ki bekliyoruz? Unutmayın, daha fazla sevgi, saygı ve anlaşılmayı bekliyorsanız, önce bunları siz vermelisiniz. Diğer yandan, eğer ben sevgi, saygı, ilgi, alaka gösterebiliyorken; daima yaşama neşe, sevinç mutluluk dolu gözlerle bakabiliyorken, sevgili eşim daima şikayet ediyorsa işte o zaman da ortada sorun var demektir. Zihinlerimiz farklı çalışıyor olabilir ancak ilişkilerde ortak bakış açısı ilişkilerin olmazsa olmazıdır. Yaşama hangi gözlerle bakıyorsunuz? Biriniz olumlu tarafından görürürken hayatı, diğeriniz herşeyin olmazını, olumsuzunu mu görüyor? Hayata hangi gözlerle baktığınız önemli, farklılıkları fark edip, kabul edip ve aynı zamanda dünyaya aynı gözlerle bakabilmektir önemli olan. En azından eşimiz olumlu tarafından bakmayı istiyorsa sizde olumlu olun, bundan kimseye zarar gelmez. Aksine siz de hayatın güzelliklerini görüp, daha çok gelişirsiniz. Son olarak; karşımızdaki insan bizim gerçekten hayatımızı sürdürmek istediğimiz kişi ise, empatik yaklaşmak, anlatmak istediği şeyin aslında gerçekte ne olduğunu anlamak için gayret etmek, onun dünyayı algılayış şeklinin farklı olabileceğini kabul etmek ve iletişimin bir bütün olduğunu hatırlayarak değerlendirme yaparken, bir bütün olarak bakmak; ve en önemlisi de hayata aynı gözlerle bakmak, kalıcı ve sağlıklı ilişkinin anahtarıdır. Bu dünyada hepimiz birbirimizin aynasıyız aslında. Belki de karşımızdakinde sorun olarak gördüklerimiz kendimizdedir, hiç düşündünüz mü bu şekilde? Öyleyse gerçek bir empati, her iki tarafında birbirini anlamasının yoludur.
Empati ve Sevgiyle kalın.
İletişim Koçu, Özlem AKTAŞ
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Makaleler Categories
Ara
Kategoriler
- "AYNADAKİ BEN" Bireysel Farkındalık Program Tanıtımı
- 16 Yaşına Kadar Çocuklar Ne Yaşar? Nasıl Davranılmalı?
- Acının Ta Kendisi Misiniz?
- Aile Danışmanlığı ve Aile Terapisi
- Aile terapisi
- Anlayarak Hızlı Okuma ve Dikkat Güçlendirme Eğitimi
- Bağlanma ve Yakınlaşma Gelişimsel Evreleri
- Başarı Asosyalliktir (!)
- Başarı Hayal Kurmak ve Biraz Cesaret İster
- Başarmayı Ne Kadar İstiyorsun?
- Basında Biz
- Bastırma O Zaman Teyze (!)
- Bilinçsizliğimiz Bir Gün Yok Oluşumuz Olabilir
- Bireysel Farkındalık Programı
- Bu Odadan Diğerine Kaç Farklı Yolla Gidersiniz?
- Çocuk Yetiştirirken Bilmeniz Gerekenler
- Çocukta Disiplin Niçin Önemli? Ebeveyn Koçluğu Nasıl Bir Çözüm Olur?
- Çok Önemli Bir Karar Çocuk Sahibi Olmak
- Danışan Yorumları
- Depresyona Girmenin Kolay Yolu
- Dijital Pazarlama Ve Sosyal Medya
- Dijital Pazarlama Ve Sosyal Medya Eğitimi
- DİKKAT! Konsantrasyonum Bozuk
- Doğru Meslek Seçimi Ve İş Hayatında Huzur İçin Kendinizi Tanıyın
- Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi
- Dünya Nereye Gittiğini Bilene Daima Yer Açar
- Ebeveyn Koçluğu
- EFT İle Duygusal Özgürleşme Eğitimi
- Eğitimler
- En Büyük Sıçrama; Gerektiğinde Yardım Almak
- Ergenlik Çağındaki Gençlerin İhtiyacı
- Ergenlikte Çatışma ve Kontrol
- Erkekle Kadının Hayata Bakış Açıları ve İletişim Nasıl Olmalı?
- Etkili Karar Ver ve Güce Sahip Ol
- Evlilikte "İlişkiyi Yenileme"
- Gerçek Zenginlik Ve Bolluk Nasıl Elde Edilir?
- Girşimcilik
- Güzel Konuşma Ve Diksiyon Kursu
- Hakkımızda
- Hapı Yuttuk Mu?
- Hayalden Gerçeğe – Ne zaman Yaşama Koçu’na başvurmalısınız? -Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi
- Hicran İPEKBAĞLAR
- Hipnoterapi İle İyileşme – Değişme
- Hipnoz ve Farkındalık
- Hipnozla Sigarayı Bırakma
- Hipnozla Zayıflama
- Hizmetler
- İkinci Beyniniz Bedeninizin Neresinde?
- İletişim Bir Danstır
- İletişim Eğitimi
- İlişkiler
- İlişkiler Koçluğu
- İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek
- İlişklerde Nefes Almanın Önemi
- İnsan Kaynakları Uzmanlık Eğitimi
- İş Geliştirme – Girişimci Eğitimine Neden İhtiyaç Duyulur?
- İş Geliştirme Eğitimi
- İş Geliştirme Eğitimi
- İş Hayatında Egoya Dikkat !
- İş ve Özel Hayatınızda Güven Kazanmanın Yolları
- İşinizde Mutlu Musunuz?
- İşler Zorlaştığında Vazgeçme Günahının Affı Yoktur!
- Kariyer
- Kariyer Koçluğu
- Kendi Yaşamınızın Koçu Olun Eğitimi
- Kişisel Gelişim
- Koçluk Eğitimi Neden Almalıyım?
- Konsantrasyon Ve Dikkat Güçlendirme Semineri
- Kontrollü ve Bilinçli Nefesin Düşünceler Üzerindeki Etkisi Nedir?
- Konuşmanızla Hipnoz Edin – Topluluk Önünde Hipnoz Edici Bir Konuşma Nasıl Yapılır?
- Kurumsal Koçluk
- Lider Yöneticiler Eğitimi
- Liderlik
- Makaleler
- Master Certified Coach (Uzman Koçluk Eğitimi)
- Mucizeleri Yaratmak
- Mutlaka Okuyun
- Mutlu Evlilik ve Sevgi
- Nefes Eğitimi
- NEFES VE MEDİTASYON KOÇLUĞU
- NLP İle Zaman Yönetimi
- NLP İle Zaman Yönetimi Eğitimi
- NLP İleri Düzey Katılım Sertifikalı Eğitimi
- NLP Nedir?
- NLP Practitioner Sertifikasyon Eğitimi
- NLP Ve Hipnoz İle Kilo Kontrolü Eğitimi
- NLP Zihinsel Programlama İle Değişim Eğitimi
- o da ne?
- Öğrenci Koçluğu
- Okumayı Seviyorum Çünkü Anlayarak ve Hızlı Okuyorum
- Olumlu Tutum Eğitimi
- Ölümsüz Olan Tek Şey Umuttur
- Ölünmüyor Mutsuzluktan!
- Online Danışmanlık ve Koçluk
- Performans Koçluğu
- Problemin Çözümü
- Profesyonel Koçluk Eğitimi
- Proje Yönetimi Eğitimi
- Psikoterapi
- Sağlıklı Yaşam Koçluğu
- Satış Eğitimi
- Satış-Pazarlama
- Sensiz Bir Gelecek Düşünemiyorum!
- Sihirli İletişim – Çatışmaların Çözümü Semineri
- Sınav Koçluğu
- Söz Ola Kestire Başı
- Sporcu Koçluğu
- Sufi Nefesle Metamorfoz
- Tam Porsiyon Hayat İçin…! "Nefes" Lütfen!!
- Telefonda Etkili İletişim Eğitimi
- Terfi Mi Etmek İstiyorsunuz? İşte Yolu!
- Topluluk Önünde Konuşma Eğitimi
- Topluluk Önünde Konuşma Korkunuzu Önemseyerek Aşın
- Usta Bir Konuşmacı Olmanın Yolu; Medeni Cesaret ve Özgüven
- Yalın Yönetim Danışmanlığı
- Yaşam Koçluğu
- Yaşam Koçluğu Nedir?
- Yaşam Koçluğu Ve NLP
- Yaşam Koçu Olarak Doğulur Mu?
- Yaşamda Denge Kurabilmeyi Başarmak
- Yaşamın Anlamı Nedir?
- Yaşamınızı Nasıl Yaşayacağınızı Biliyor Musunuz?
- Yetişkin Çocuklarınızla Yetişkinliği Paylaşın
- Yıldızlar Ne Kadar Güzel!
- Yöneticilik
- Yurt Dışı Bireysel Danışmanlık ve Psikoterapi
- Zihninizin Bağlarını Çözün
- Zor Zamanlar Gerçek Liderler Yaratır