Affetmek, Özgürlüktür…
Geçmişte başımıza gelen acı olaylara ve bunlara sebep olan kişilere duyduğumuz öfkeyi tutmak insanın ciddi ruhsal ve sonrasında bedensel sıkıntılar yaşamasına sebep olur. Hayat ve ilişkiler zaman içinde bizi zorlayabilir çünkü insan hatalar yapabilen bir varlıktır. Bu hataları anlayabileceğimizi ve bize zarar verecek kişileri affedebileceğimizi düşünemeyiz bile. Kaybettiğimiz güveni kazanamayacağımızı ve affedersek karşı tarafa lütuf yapacağımızı ve tekrar incitilebilir olacağımızı düşünürüz. Oysa ki affetmek insanın kendisine şifadır. Cesur olan kişiler affedebilme cesareti gösterir. Hayat acıları ile vardır ve herkes hata yapabilir. Bazen en zoru kendimizi affedip özmerhameti kendimize gösterebilmektir. Affedemeyen insan bir daha sevmekte zorluk çeker çünkü sevgi, kinin ve öfkenin olduğu yerde var olamaz. İntikam ve acı ile yaşamak bir seçimdir ve tabi kendini olumsuz duygulardan özgürleşirmeyi seçmekte bir seçimdir. Affedeceğiniz insan hayatınızda olmak zorunda değildir ancak yaşanıp bitmiş olayın duygularını taşımak zorunda olmadığınız da bir gerçektir. Gerçek bir iyileşme hali oluşturmanın yolu, merhamet dolu bir anlayış ve affedicilikle mümkündür. Kişi kendine de nazik olarak hatalarından, geçmişinden dolayı kendini suçlamayı bırakarak, içindeki yargılayıcı parçayı susturarak kendisine özmerhameti geliştirilen affetmeyi başarabilir. Önemli olan kendini ve diğerlerini kusurlarına ve hatalarına rağmen sevebilme becerisidir. Kolay olmasa bile niyet etmek ve eyleme geçmekle başarılabilir. Ruhsal iyi olma, mutluluk, huzur duyguları özmerhamet ve affedicilikle oluşur, zaman alan bu duygularla başa çıkılamadığında bir uzmandan psikolojik destek almak büyük fayda sağlar. Kendi kendinize ve insanlığa farkındalık ve sevgiyle yaklaşacağınız sevgi dolu günler yaşamanız dileğiyle.
Özlem Aktaş
Aile Danışmanı, Psikoterapi, Hipnoterapist, Eğitmen
İstanbul ve Bursa Ofislerimizde hizmet vermekteyiz.
02242434314
İstanbul Ofis ; 05335179512
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
EVLİLİK NEDİR? NE DEĞİLDİR?- Özlem Aktaş
Evlilik nedir? Ne değildir?
Dünyada yapılan araştırmalarda evliliklerin yarısı boşanma ile bitiyor ama insanlar buna rağmen hala evlenmeyi tercih ediyorlar. Çünkü insanlar yalnız başlarına oldukları mutluluk anını biriyle evlendiklerinde daha da fazla arttıracaklarına inanıyorlar. Evlilik için de biz olmayı başardığımız, sınırlarının belli olduğu, birlikte yaşama konusunda anlaşmaya vardığımız bir anlaşmadır. Evlilik kendi içinde toplumsal kuralları barındıran, aynı zamanda da her iki tarafında ortaya bazı fedakarlıklar koyması ve bedelli ödemesi gereken bir kurumdur. İnsanoğlu , yasadığı ilişki sorunlarına, boşanmalara, aldatmalara, acılara rağmen neden hala evlenmeyi seçiyor? Mutlu olma umudu, sevme sevilme, iyi gün de kötü gün de yanında varlığından mutlu olduğun bir insanın düşüncesine evet diyoruz. Mutlu bir evlilik nedir sorusuna verilecek en temel cevaplar; Öncelikle güven ve sadakat duygusunun sağlanması ve korunması, sevgi ve merhamettin varlığı , evlilik ve hayat içinde pozitife odaklanacak bakış açısı, sağlıklı kurulan iletişim şekli, beğenilme, onaylanma, hayranlık, arzu, sevgi ve şehvetin beraber varlığıdır. Bu unsurlardaki eksiklikler, her iki tarafın sorumluluğunda olan bu duyguların yaratılmaması, mutlu evlilikten uzaklaşmamıza sebep olurken , bu duyguları açığa çıkaracak eylemler mutlu bir beraberliği oluşturup sağlamlaştırır. Önemli olan bunu ne kadar yapmayı istediğimiz bu yolun engebeli iniş çıkışlı ve asla kendiliğinden olmadığını bilmek ve mutlaka bir gayretle sevgi ve evliliğin yaratılabileceğini bilmektir.
Özlem Aktaş
Aile Danışmanı, Psşkoterapist, Bireysel Danışman ve Koç, Eğitmen
02242434314
İstanbul ofis ;05335179512
İstanbul ve Bursa Ofislerimizde hizmet vermekteyiz.
Eğitime kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Evliliklerin ve İlişkilerin Düşmanı ‘Kıskançlık’-İnci Aktaş
Evliliklerde ve romantik ilişkilerde bir kişiyi kıskanç yapan nedir?
Son zamanlarda hem danışanlarımdan hem de çevreden yükselen yakınmalar, ilişkilerin içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne seriyor. Kadınlar, geçmiş tecrübelerinden kaynaklanan erkeklere olan güvensizliklerini ön plana çıkarırken, erkeklerde de durum değişmiyor…
Peki sorumuzun yanıtı ne? Kişiyi kıskanç yapan şey nedir? ‘Sahiplenme’ Aslında ilişkilerde sorun yaratan kıskançlık değildir. Sahiplenmedir. Bir kadını veya bir erkeği seversiniz ve yarın bir başkasına gidebileceği korkusuyla ona sahip olmak istersiniz. Yarının korkusu bugünü yaşamanızı engeller ve aslında bu bir kısır döngüdür. Kısa bir süre sonra, bu korkular kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşür. Eninde sonunda eşiniz kendine başka bir eş aramaya başlar ve bunu bilinçsizce yapar. Çünkü kısknan eş, sinir bozucu biri olur çıkar. Ve sonunda beklenen gerçekliğe dönüştüğünde, eşiniz artık başka biriyle olmak için sizden ayrıldığında siz kıskanmakta haklı olduğunuzu düşünürsünüz. Aslında tam tersi, her şey sizin kıskançlığınız yüzünden ortaya çıkmıştır.
Bu nedenle ilk yapmamaız gereken şey ‘anda kalmaktır’ yarın hiçbir zaman gelmeyecek. Daima şu anı yaşayacaksınız. Ve şu anda asla problem yoktur. Sorununuz yoktur. 5 dakika sonra eşiniz sizi aldatacak olabiir ama şu anda hiçbir probleminiz yoktur. 5 dakika sonra olabilecekleri düşünerek yalnızca olmasını hızlandırırsınız. Bugün size yeterlidir. Yarını düşünürseniz bugünü isteksizce ve yarım yaşarsınız…Seviliyorsunuz. Biri sizi gerçekten seviyor. Bunun için sevinin, mutlu olun, bunu kutlayın. Bugün o kadar büyük, o kadar bütün bir şekilde aşık olun ki, eşinizin sizden uzaklaşmasını engelleyecek kadar büyük olsun. Kıskanmak, sahiplenmek, onun da bir birey olduğunu unutmak onu uzağa itmekten başka bir işe yaramaz. Tam tersi, sevginizin ve aşkınızın büyüklüğü onu sizin yanınızda tutar.
Bazen sevdiğiniz kişi bir başkasıyla birlikte olmak ister. Onunla mutludur. O andan itibaren yapılacak tek şey mutlu olmasına izin vermektir. Eğer onu gerçekten seviyorsanız mutlu olmasını istersiniz…Ve eğer siz sadece onun mutlu olmasını isterseniz, zaten o başkasını aramayacaktır.
Şunu unutmayalım. Kıskançlık her şeyi yok eder, sahiplenme her şeyi yok eder. Onu ne kadar kıskanır, ne kadar kin ve öfkeyle dolarsanız, onu kendinizden o kadar uzağa itersiniz.
O bir insan, bunu anlamaya çalışın. Çünkü bazen her şeyden sıkıldığımız her şeyden bıktığımız olur. Gerçekçi olun. Bu size artık aşık olmadığı anlamına gelmez. Belki biraz değişikliği, belki biraz yalnız zaman geçirmeye ihtiyacınız olduğu anlamına gelir. Örneğin yalnız bir tatil..Tatil dönüşü mutlaka bir şeyler farklı olacaktır.
Birbirinizi sahiplenmeyin, özgür olun. Hiçbir şey bizim değil bu hayatta…İşte tam da bu yüzden…Sahiplenmeyin..
Evrensel yasa şudur ki; sizden kaçıyormuş gibi görüneni serbest bırakırsanız o size mutlaka gelecektir..
Sevgiyle kalın..
İnci AKTAŞ
Profesyonel Yaşam Koçu & Yazar
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Bilinçsizliğimiz Bir Gün Yok Oluşumuz Olabilir – Özlem Aktaş
Dünyamız çılgın bir teknolojik değişim yaşıyor, her şey çok hızlı değişiyor ve bu değişim çoğu zaman hayatımızı kolaylaştırdığı için çok mutluyuz. Niye? Çünkü, her şey o kadar hızlı ve yetişemediğimiz her yerde teknoloji devreye giriyor ve hayatımızı kolaylaştırıyor. Peki hayatımız kolaylaşırken bazı şeyleri yanlış anlamlandırdığımız için bazı değerlerimizi kaybediyor olabilir miyiz? Örneğin, dünya olarak çılgınca kaynaklarımızı tüketmekle kalmayıp, olası kaynakları da görmezden gelmiyor muyuz ? Tam bir duyarsızlık yaşadığımız ortada. Herkes sadece kendisini düşündüğü müddetçe de evrensel bir bilincin yaratılması mümkün gözükmüyor. Oysa, bilmiyoruz ki bizden çok uzaklardaki bir kişinin bile mutsuzluğu hepimizi etkiliyor. Sessiz kalıyoruz; zenginlik ve para hırsının, sevgi ve paylaşmanın önüne geçmesine dur demiyoruz. Farkındalıksızlığın bizi ele geçirmesine dur demezsek dünyamızda sevgi , paylaşmak, mutluluk, huzur gibi gerçek amaç değerlerini bir sonraki nesillere bırakamıyor olacağız. Çocuklarımıza sadece hırs, zenginlik ve para uğruna başkalarını yok etmek gerekliliğini öğretmekten vazgeçelim, evrende herkese yetecek kadar sonsuz kaynak var ve hepimiz bu evrende eşit haklara sahip olmalıyız. Öyle ki bu bilinçsizlik ve açgözlülük tüm dünyayı ele geçirmiş durumda. Örneğin, ormanlarımız ve ağaçlarımızın katledilmesi ile oksijenin zaman içerisinde bulunmaması tehlikesi gerçeğini göz ardı ederek ne yaptığımızın farkında değiliz. Herkes, ben mi dünyayı kurtaracağım bilincinde olup, elini taşın altına koyup özveride bulunmazsa güzelim dünyamızı el birliği ile sona hazırlayacağımız kesin. Örneğin, kağıt yapımı ve daha bir çok şey için katlettiğimiz ağaçların aslında geleceğimiz ve yaşamamız için gerekli olan oksijeni temin ettiğini unutuyoruz. Tüm kaynaklarımızı savurganca katlediyoruz, şehirleşme ve modernleşme adı altında kendimize hapishaneler yaratıyoruz. Oysa ki ağaçların kesimine dur demek için bir yol var; hintkeneviri. Neden dünya olarak, kağıt yapımında kullanılmak üzere hintkeneviri yetiştirilmiyor ? Peki günlük gazete ihtiyacının karşılanması için ne kadar ağacın feda edildiğini biliyor musunuz ? Kağıt bardaklar, fastfood kartonları, kağıt havlular, peçeteler ve daha fazlası için ağaçlarımızı katlediyoruz, geleceğimizi yok ediyoruz. Hintkeneviri hem ucuz hem kolay yetişiyor, sadece kağıt yapımında değil, en güçlü cisimlerin yapımı, dayanıklı kumaş, etkili ilaç yapımında bile kullanılıyor. Karşı kampanyalarda kullanımı engellenmeye çalışılıyor, her yerde yetişen bu mucize bitkinin kullanım alanı ve ucuzluğu bir çok endüstrinin işine gelmiyor, insanoğlunun açgözlülüğünden güzel bir örnek. Çünkü bu işlerden çok para kazanan büyük sanayiler var. Ancak göz ardı ettiğimiz gerçeklerin aslında sonumuzu hazırladığını fark edersek sessiz kalmayı bırakabiliriz. Bilincimizin yükselmesi için gözlemlemek gerek, yaşamı kolaylaştırmak adına kaybettiğimiz değerleri ve sevginin, paylaşmanın asıl güç olduğunu fark etmek gerek. Bu dünyayı hepimiz paylaşıyoruz ve hepimiz sorumluyuz . Ben ne yapabilirim diye sormak yerine “ne ve nasıl yapabilirim” diye sormak daha yapıcı çözümleri önünüze sunacaktır. Tabi ki değişim için bilmek yetmez uygulamak gerekir . Hep beraber daha sevgi dolu, anlayışlı yaklaşım ve farkındalık dolu bir dünya yaratabiliriz.
Toplam bilincin, biz bilincinin yükselmesi için sessiz kalmayı bırakarak bunu başarabiliriz.
Daha sevgi dolu bir dünya için el ele …
Özlem Aktaş – Kişisel Gelişim Uzmanı
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek – Özlem Aktaş
“Ben evli ve çocuklu bir adamım ve karım sürekli beni boğuyor, buna dayanıyorum . Çocuklar olmasa bir gün dahi bu evlilikte duramayacağım.” Bu sözler bir danışmanıma ait. Bu sözcükleri son zamanlarda sıkça işitir olduk maalesef.
Ne acıdır ki birçok evlilik veya ilişki bu çerçevede ilerliyor. Sevmeyi, birbirimiz üzerinde baskı kurmak sanıyoruz. Birbirimizi kıskandığımız ölçüde sevdiğimizi sandığımızı düşünüyoruz. Oysa ki karşımızdaki insana yaşam alanı bırakmadığımızda onu da kendimizi de bozduğumuzu fark etmiyoruz. Sonradan kendimize neden mutsuzum diye soruyoruz. İlişkilerdeki mutsuzluklar bir kader mi? Elbette değil, ancak ilişkilerde cehennemimizi yarattığımızı fark etmiyoruz. Oysaki cennet cehennem burada, yaptığımız seçimler, yaşadığımız duygular sonucunda cenneti de cehennemi de burada yaşıyoruz. İlişkide intikam, aldatma, huzursuzluk, mutsuzluk, anlaşılmadığımızı hissetmek… bu duygular içerisinde olduğumuz her an cehennemimizi yaşıyoruz. Oysaki ilişkide anlayış, empati, saygı, aşk, tutku, huzur yaşadığımız her an cennetimizi yaşıyoruz. Hayat okyanuslarını biz yaratıyoruz. Gelgitlerimiz, dalgalanmalar, fırtınalar karşılıklı bizim eserimiz; tek başına ne erkeğin ne de kadının. Yarattıklarımıza bakmak lazım. Etrafta sahte ve birbirinin aynı evlilikler ve ilişkiler, mutluluk oyunu oynamaya çalışan ama ne istediğini bilmeyen mutsuz insanlar. Diyoruzki eskiden böyle değildi, evlenince çok değişti, gerçekten öyle mi? Evlilikle birlikte algılarımız, anlayışımız, beklentilerimiz değişiyor olabilir mi? Aslında her an biz, biz olmadığımızın farkında mıyız? Hepimiz her an değişiyoruz. İnsanlar sürekli değiştiği için hiç kimse iki kişinin mutlu olacağını zaten garanti edemez. Neyin garantisini verebiliriz ki? İnsanlar evliliğe bir garanti gözüyle baktığı müddetçe gerçek mutluluk yakalanamaz. Evlilik de hayat da risktir, ancak riskler güzeldir ve güzel olan risklidir. Oysa ki garantici bakış açısı sıkıcıdır. Neyin garantisi vardır ki? Hayat sınırsızdır, her türlü duyguyu, her şeyi içinde barındıran. Bize düşen ise, hayatta yaşadıklarımızı sevgiyle karşılamaktır, belki de kalbinin şarkısını dinleyerek çünkü o zaman evlilik de ilişkiler de boğucu olmaktan çıkarak, anın farkındalığında keyif alınan süreçlere dönüşebilir. İlişkilerinize yeni bir bakış açısı kazandırabilirsiniz. Daha mutlu bir ilişkiye nasıl sahip olabilirim? Sınırlayan korkularım ve takıntılarından nasıl vazgeçebilirim? Evliliğimi, ilişkimi bir şölene nasıl dönüştürebilirim? Daha mutlu, doyumlu bir yaşamı nasıl oluşturabilirim? Bu soruların cevaplarını ilişki koçluğu ile bulabilirsiniz. Değişimin kaçınılmaz olduğunu fark ettiğiniz an, adım atma zamanıdır ve her an bir dönüşüm fırsatıdır. İlişkilerde dönüşümü sağlamak, ilişki koçluğunun ana temasıdır. Aynı kalmayan bu dünyada herşey değişirken, sizin de ve ilişkinizin de değişebileceğini kabul etmek gerekir ve her şey sadece bir adımla başlar, değişme kararını vermek ile.
Kalbinizin şarkısını dinleyip, mutluluğu sonuna kadar yaşadığınız aşk ve sevgi dolu günler diliyorum.
Özlem Aktaş – İlişki Koçu, Yazar
(224)2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Acının Ta Kendisi Misiniz? İnci Aktaş – Profesyonel Yaşam Koçu
Duygularınız nasıl oluşuyor? Onlar bedeninizin zihninize verdiği tepkidir. Düşüncelerinizi değiştiridiğinizde duygularınızın da değişeceğini varsayabilirsiniz. Bu varsayımla bazı yerleşmiş duygularla başbaşa kalırsınız. Örneğin, derin bir mutsuzluk, sıkıntı veya üzüntü… Çünkü her düşünce kalıbının heran farkında olamazsınız. Bu nedenle duygularınızı izlemelisiniz. Onlara özdeşleşmeden biran önce onların farkına varmalısınız. Acının ta kendisi olmak bir marifet değildir.
Eğer duygularınızı hissedemiyorsanız, onların farkında değilseniz, eninde sonunda fiziksel bir rahatsızlık olarak kendilerini gösterirler.
Zihninizi tanımak için duygularınızın farkında olmalısınız. Eğer zihniniz başka bir şey, duygularınız başka bir şey söylüyorsa, zihniniz yalan söylüyordur. Ve bu da sizin o anki ruh halinizi yansıtır.
Artık kendimizi biraz sorgulamanın zamanı geldi. Şunu sormayı alışkanlık haline getirebilirsiniz; “Şuan içimde neler oluyor?” Dikkatinizi içinize odaklayın. Duygunun enerjisini hissedin. Çünkü o duygu size hakim olmak istiyor. Ve çoğunlukla da bunu başarır. Ve siz acının ta kendisi olursunuz. Düşünceleriniz ve duygularınız arasında bir kısır döngü oluşur. Düşünceleriniz duyguyu beslerken, duygu da daha fazla olumsuz düşünce yaratımını hızlandırır ve besler. Bu böyle sürüp gider. Ta ki siz bu özdeşleşmeyi bırakana kadar.
Sevgi, sevinç ve huzur sizin özünüzdür. Bir düşünceniz sonucunda ortaya çıkmaz. Onlar duygu değildir daha derinlerde bir yerlerde oluşurlar. Duygular zihnin bir parçasıdır ama sevgi, sevinç ve huzurun karşıtı yoktur. Onlar derin varlığınızdan gelir.
Artık daha fazla acı yaratmak istemiyorsanız, şimdiki anın tek şey olduğunu kabul edin. Geçmiş ve gelecek zaman yoktur. Bir mutsuzluk belirtisi hissettiğinizde onun uyanmaya çalışan bir acı olduğunu anlayın, onun acıyla beslenmesine izin vermeyin. Bu ne demektir? Acı ancak acıyla beslenebilir. Yani daha çok mutsuzluk, daha çok terkedilme, daha çok parasızlık belki de daha çok hastalık yaratacaktır. Onu fark ettiğiniz an takip etmeye başlayın, geçmiş ya da gelecekle beslenmesine izin vermeyin. İzleyici durumuna geçerseniz kendiliğinden eriyip kaybolacaktır.
Sevgi, sevinç ve huzur sonradan elde edilen bir şey değildir. O insanın içinden gelir, belki de onu nasıl hissedeceğinizi bilmek istiyorsunuz. İşin sırrı şimdidedir, bu andadır. Her zaman şimdide yaşamayı başarabilirseniz, huzurun ta kendisi olursunuz…
Sevgiyle kalın..
İnci Aktaş
Profesyonel Yaşa Koçu, NLP Uzmanı
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
İlişkilerde Nefes Almanın Önemi – İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş
İkili ilişkilerdeki mutluluk ve doyum herkesin istediği bir gerçeklik. Kimse bir ilişkiye mutsuz olmak için başlamaz. Ancak ilişkiler ve evliliklerde yaşanan belki de en önemli sorun, kişilerin birbirlerine nefes alacak boşluklar bırakmaması. Birini sevmeye başladığımızda yaşanılan şey genellikle, sahiplenme dürtüsüdür. Sahiplendiğimiz kişinin her an bizimle birlikte olmasını, bizimle paylaştığı anlardan başka anlarının olmamasını bekleriz içten içe. Örneğin, eşi dışarıda arkadaşları ile bir şeyler yapmak isteyen biri bunu kendisine yansıtıp, benimle olmak yerine başka birini tercih ediyor diyerek üzülebilir. Oysa ki bu durum nasıl eşimizin başkasını tercih ettiği anlamına gelir ki? Ya da o gün eşlerden biri yalnız kalmayı istiyor olabilir. İlişkilerde yalnız kalmayı istemek reddedildiğimiz anlamına gelmez. Aksine kişilerin karşıdakine gerçek anlamda yenilenmiş olarak kendisini verebilmesi için zaman zaman yalnız kalıp içine dönmeyi istemesi en doğal şeydir. Gerçek doyumlu bereberlikler; Her iki kişinin de birey olduğunu ve kendine ait bir alanının olduğunu bildiği ve bu şekilde yaşadığı bereberliklerdir. Yaşanılan bereberliğin en güzel yanı, aşk ve sevgi duygularıdır. Bu duygular, yaşamı güzelleştiren, anlam veren duygulardır. Sevgi ihtiyacı hepimizin en temel ihtiyaçlarındandır. Ancak sevgi, karşımızdakini tutsak etmek, bizden başka bir yaşamı olabileceğini düşünmemek değildir. Sevgi dolu bir beraberlik, karşılıklı özverinin olduğu, kişilerin kendilerini ifade edebildikleri, kendilerine ait yaşam alanlarının, ilgi alanlarının olduğu coşkun bir ilişkidir. Bu ilişkide kişiler bir takım ilgi alanları olduğu için, arkadaşları ile görüştükleri için kendilerini suçlu hissetmez , aksine ilişkinin dışında bir şeyler yaptıkları için yenilenerek sevdiği insanın yanında varolabilmektedirler. Kişinin kendi kalabildiği bereberliklerde Aşk, varlığımızda açan bir gül olur ve mükemmeldir. Kendimizi tuttuğumuz, sınırlar koyduğumuz, duvarlarımızı ördüğümüz , karşımızdakini kafeslere sıkıştırdığımız zaman aşkı yaşamak ne yazık ki mümkün olmamaktadır. Gerçek aşk, sevgi özgürlük verir, karşıdaki kişiyi koşulsuz kabul eder. Sevgi dolu bir beraberlikte kişi karşısındaki kişiyi herşeyi ile olduğu gibi kabul eder. Karşıdaki insanın kendisini yaşamasına izin verir. Karşımızdakini kendimize tutsak etme isteğimiz tamamen egomuzdan kaynaklanır ve kişi gerçek aşk ve sevgiye ulaştığında ego devre dışı kalır. Kişi kendi gibi olur. Ta ki egomuz konuşup, kendimizden, özümüzden uzaklaştığımızda karşımızdakini de kendimizi de kalıplara sokmaya başlarız. İşte o zaman deli gibi sevdiğiniz insan, birden bire sizin için bir yük olmaya, sizi sıkmaya başlar. O güzel duyguları yaşamak için başladığınız o güzelim ilişkideki, yapılan baskıcı tutumlar sonucunda , aşkın sizi terketmesine ve ilişkinizin çıkmaz bir yola girmesine sebep olur. Baskının olduğu, anlayışın olmadığı ilişkilerde ilişki nefessiz kalır, nefessiz kalan ilişki, aşk, sevgi ölmeye mahkumdur. Kişi kendisi olabildiği ölçüde mutlu olur. En doyumlu ilişkiler kişilerin kendilerini, hobilerini, alışkanlıklarını keyifle ifade edebildikleri beraberliklerdir.
Sevgi dolu beraberlikler dileğiyle…
İlişki Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş
(224) 2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Sevgi Ekerseniz, Sevgi Biçersiniz! Yaşam Koçu İnci Aktaş
İnci AKTAŞ – Yaşam Koçu Nlp Uzmanı
Bu sözün gerçek anlatmak istediği şudur; eden bulur. Yani bu iyi de olabilir kötü de. Ne verirseniz onu alırsınız. Ya da ne ekerseniz onu biçersiniz. Sabah komşunuza gülümseyerek günaydın demekle öğlen de harika bir iş telefonu almanız arasında bağ kurmazsınız, ben kurarım eden bulur. Ya da akşam annenize sinirlenip bağırmanızla sabah gelen yüklü telefon faturası arasında bağ kurmazsınız ben kurarım.
Bu bir denge. İyi ya da kötü. Eden bulmak zorunda. Yani ne ekerseniz onu biçersiniz. Olumlu duygular ekerseniz, o gün harika olaylar yaşayıp olumlu duyguları kat kat arttırarak biçersiniz.
Bu düz mantık açıklıyor ki, sevgi ekerseniz sevgi biçeceksiniz. Çok eski zamanlardan beri gelen öğretiler bize açıkça şunu özetliyor. Ya birbirimizi severiz ya da mahvoluruz.
Bizler hayatımız boyunca bilmeden ya da bilerek insanlara maddi ya da manevi zararlar veririz ve elbette ki bu bizden bir şekilde çıkar. Yani hayat bir aynadır, ona gülümserseniz o da size güler. O zaman da bir paranoya başlar. Başımıza gelen her kötü olayda acaba nerde hata yaptım da bu başıma geldi diye sormaya başlarız. Ben kötü bir insan mıyım? Sonra mükemmel olmakla bu çıkmazdan kurtulmaya çalışırız. Mükemmel olursam kimseyi kırmam, üzmem, başarılı ve mutlu olurum. O zaman hayatta bana aynısı verir. Başarı, mutluluk… Yani mükemmeli verirsen mükemmeli alırsın. Oysa unuttuğumuz bir şey var. Mükemmellik algısı herkese göre değişir. Oysa Tanrı için insana duyduğu sevgi değişmez. Onun sevgisi sonsuzdur. Yani sevgi… Hayattan alacağınız her güzel şeyin kaynağı sevgidir. Sevgi ekerseniz sevgi biçersiniz.
Aslında “hayata nasıl bakarsan aynen karşılığını alırsın” cümlesinin tam anlamı budur. Sen mükemmel olursan evren sana mükemmeli verecek demek değildir. Allah herkesi eşit derecede sever ve sana verecekleri senin mükemmelliğinle ilgili değil senin içindeki sonsuz sevgi ve sınırlarınla ilgilidir.
Sadece sevin o zaman bütün kapılar açılacaktır…
Huzur sizinle olsun.
İnci AKTAŞ
Yaşam Koçu NLP Uzmanı
(0224) 2434314
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Aşkın ve Sevginin Dili – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş
Aşkın ve Sevginin Dili – Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş
Aşık olmak belki de dünyanın en güzel duygusudur. İnsanın aşık olunca ayakları yere basmaz olur, sanki hep bulutlarda geziyordur. İçi pır pır eder, yüreği susmak bilmez, aşkını düşünür, uykuya dalarken, sabah kalktığında akılda hep o aşık olunan kişi vardır. Onunla birlikteyken kendimizi cennetin eşiğindeymişiz gibi hissederiz. Elini tuttuğumuzda kanımız birlikte akıyor gibidir. O kişiye sarıldığımızda ayaklarımız yerden kesilir. Kimi bu duygularla beraber evlilik hayali kurar. Kimi aşık olduğunun en mükemmel insan olduğuna inanır.
Hepimiz evlenmeden önce mutlu bir evlilik hayali kurarız. Başlarda diğerleri gibi aşkımızı kaybetmeyeceğinizden o kadar inanırız ki… Biz diğerleri gibi birbirimizi kırıp incitmeyeceğizdir, ilişkimizi yıpratmayacağızdır, buna inanırız. Ne yazık ki aşkın ömrünün 2 yıl olduğu psikologlar tarafından kanıtlandı. Sonuçta gözümüz açılır, ayaklarımız yere basar ve karşımızdakini istediğimiz gibi değil olduğu gibi görmeye başlarız . Bir zamanlar deli gibi aşık olduğumuz insan bize kızıp eleştirmeye başlamış, bir zamanlar gözümüze büyük gözükmeyen önemsiz gördüğümüz şeyler birden çok önemli olmaya bizi rahatsız etmeye başlamıştır. Birden evliliğin gerçek hayatın içine girivermişizdir. Diş macununun nasıl sıkıldığından, kirli çamaşırlara kadar her şey gözümüze batmaya başlar ve bir zamanlar deli gibi aşık olanlar düşman oluverirken evlilikte savaş alanı oluverir. Gerçek şu ki insan aşık olmanın çılgın durumunda çok uzun süre kalması imkansızdır. Aşık olunca her şey ikinci planda kalır, hatta önemsiz hale gelir. Hedefler, iş,isteklerimiz, hayallerimiz… Sadece aşkımızla ilgili hayallerimiz vardır. Düşünsenize böyle bir durumda olsaydık hepimiz bu dünyanın hali ne olurdu ?
Zaman içinde aşk bittikten sonra, ilişkiye bireysel istekler, duygular, ihtiyaçlar ve davranış kalıpları hakim olmaya başlar. Aşk sona ermiştir. Bu durumda kişiler ya birbirinden uzaklaşır, boşanır, ayrılır ya başka aşkların peşine düşer ya da ite kaka ilişkilerini sürdürmeye çalışırlar. Aşk sona ermeden önce, sevgiye dönüştürülmesi şarttır. Sevgiye dönüştürülemeyen her aşk bitmeye mahkumdur.
Aşk ile sevginin birbirine karıştırılmaması gerekir. Aşk bilinçli bir tercih değildir. Aniden umulmadık bir anda gelir. Aşk güdüsel olarak bizi tuhaf ve mantıksız şeyler yapmaya iter ve aşık olduğumuzda ulaştığımız bu mükemmel en yüksek mutluluk seviyesinin korunmasını, hiç bitmemesini isteriz. Ancak bunun sonsuza dek sürmesi mümkün değildir. Aşk bittikten sonra bunu gerçek sevgiye dönüştüremezsek eğer acı verici ayrılıkların yaşanması kaçınılmazdır. O halde aşkı olduğu gibi kabul edip eşimizle gerçek sevgiyi var etmek ve korumak için çabalayabiliriz. Böyle bir sevgi tutku içermeyebilir ancak aklı ve duyguyu birleştiren bir sevgi olur ve bu da çaba gerektirir.
En temel duygusal ihtiyacımız aşk değil, birlikte olduğumuz insan tarafından gerçekten sevilmek ve sevginin güdüsel olarak değil, akıl ve irade ile beslenip güçlendirildiğini bilmektir.
Seçimlerimizden oluşan gerçek dünyaya döndüğümüzde, iyi ve sevgimizi göstermekte cömert olmayı seçersek bunun adı sevgi olur. Eşimizin bizi kabullendiğine, bizi istediğine ve bizim iyiliğimiz için uğraştığına inanırsak kendimizi güvende ve mutlu hissederiz. Peki evlenince gözlerdeki ışıltı, cinselliğin heyecanı ne olacak diyebilirsiniz ? Ancak eşinizin gözündeki en önemli kişi olduğunuzu bilmenin güvenlik duygusu inanın hepsine bedeldir ve her şeye değer bir duygudur.
Daima sevgiyle kalın…
Yaşam Koçu ve NLP Uzmanı Özlem Aktaş
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Evlenince Sevgiye Ne Oluyor? – Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı Özlem Aktaş
Evlenince Sevgiye Ne Oluyor ?
Evlenince sevgiye ne oluyor? Gerçekten bitiyor mu? İnsanların kafasını karıştıran bir konu bu. Evlenmeden önce ölümsüz sandığımız sevgimize, aşkımıza neler oluyor? İş hayatlarımızda inanılmaz başarılara imza atsak da, arkadaş ilişkilerimizde başarılı olsak da evliliklerimizde bu başarıyı sürdüremeyebiliyoruz nedense. Flört döneminde o ayaklarımızı yerden kesen aşka ne oluyor? Uçup gidiyor mu ? Hayallerimiz, umutlarımız, büyük heyecanla kurulan birlikteliklere neler oluyor? Kimileri sevgilerini aşklarını canlı tutmayı başarırken diğerleri neden başaramıyor? Boşanma oranlarının bu kadar yüksek olduğu ülkemizde de bu sorular birçok insan tarafından soruluyor. Birbirimizi birbirimizin gözlerinden göremiyor muyuz yoksa? Herkes bir yerlerde bunun cevabını arıyor.
Evliliklerde sevgiyi koruyabilmek çok önemlidir. Televizyon radyo programları ve birçok dergide evliliğin nasıl canlı tutulacağından bahsedilir. Bu konu ile ilgili bir sürü kitap yazılıyor. Peki, öyleyse evlendikten sonra sevgilerini korumayı başaran kişi sayısı neden bu kadar az? Birtakım şeyleri değiştirmeye çalışıp sonra eski hallerine dönüp her zamanki gibi yaşamaya devam etmelerinin sebebi nedir? Sebep insanlarının sevgi dillerinin farklı oluşudur. Herkes sevgisini farklı şekilde göstermeyi sever. Eğer sağlıklı bir evlilik ve ilişki kurulması isteniyorsa eşler arasında ortak sevgi dili oluşturulması şarttır ve bu sevgi dilinin iki taraf açısında anlaşılması ve ona göre davranılması ilişkiyi canlı tutacaktır.
Eğer sevgi iletişiminde etkili olmak istiyorsak, öncelikle eşimizin baskın sevgi dilini keşfetmek ve öğrenmek zorundayız. Bu ne demek; eğer ki eşine iltifat eden bir erkek sevgisini karısına sık sık iltifat etmekle gösteriyor ancak karısı bundan anlamıyorsa ve yeterli gelmiyorsa karısının sevgi dili farklı olabilir. Sevginin davranışlarla gösterilmesini istiyor olabilir. Sevgiyi, sıcaklığı, yakınlığı hissetmek istiyor olabilir. Kadın ve erkek genelde aynı sevgi dilini konuşmazlar yani sevgilerini aynı şekilde ifade etmezler. Aynı şekilde ifade edebilenler de zaten mutlu bir beraberliği yaşıyor olanlardır. Kendi baskın sevgi dilimiz ile konuşur ve bunu eşimizin anlamasını bekleriz. Anlamadığında, anlaşılmadığımızı düşünerek hayal kırıklığına uğrarız. Çünkü sonuç olarak eşimizin anlamadığı bir dilde konuşuyoruzdur. Eşimizin ve kendimizin baskın sevgi dilini anladığımızda uzun ömürlü ve sevgi dolu bir evliliğe sahip olabileceğiz demektir. Bunun için değer değil mi? Eşimiz için mutluluğumuz için sevgiyi gösterme şeklimizi anlayarak ve bunun için çabalayarak ortak sevgi dillerimizi bularak mutluluğu yakalayabiliriz. Biraz karşı tarafı anlama isteği bu kadar basit. Bu hareketiyle gerçekten ne demek istiyor? Beni kırmak istedi mi gerçekten? Farklı yargılar çıkarmadan önce sadece sevdiğimiz insana dikkat etmek, gerçekten ne beklediğini, ne anlatmak istediğini anlamaya çalışmak, onun programına saygı duymak, sevdiğimizin sevgiyi ifade ediş şeklini anlayıp saygı duymak ve onu anlayarak o yönde ilgili davranmak . Belki eşiniz sadece birkaç sevgi sözcüğü duyduğunda sevildiğinden emin olacak ya da belki ona bir sıcak gülümsemeniz ya da dokunmanız sevgiyi hissetmesini sağlayacak, ya da onu güzel bir yemeğe götürmeniz sizin sevginizi gösterdiğinizi anlayacak. Sadece biraz daha özen ve fark etmek. Hepimiz biraz fark edilmek ve anlaşılmak istiyoruz. Sevdiğimizi biraz olsun fark etmek, gerçekten O’ nu görmek, ne istediğini anlamak için çaba göstermek, ilişkimizi çok daha doyumlu noktalara taşıyacaktır. Nice sevgi dolu ilişkilere….
Sevgilerimle
Yaşam Koçu ve Nlp Uzmanı
Özlem Aktaş
Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.
Makaleler Categories
Ara
Kategoriler
- "AYNADAKİ BEN" Bireysel Farkındalık Program Tanıtımı
- 16 Yaşına Kadar Çocuklar Ne Yaşar? Nasıl Davranılmalı?
- Acının Ta Kendisi Misiniz?
- Aile Danışmanlığı ve Aile Terapisi
- Aile terapisi
- Anlayarak Hızlı Okuma ve Dikkat Güçlendirme Eğitimi
- Bağlanma ve Yakınlaşma Gelişimsel Evreleri
- Başarı Asosyalliktir (!)
- Başarı Hayal Kurmak ve Biraz Cesaret İster
- Başarmayı Ne Kadar İstiyorsun?
- Basında Biz
- Bastırma O Zaman Teyze (!)
- Bilinçsizliğimiz Bir Gün Yok Oluşumuz Olabilir
- Bireysel Farkındalık Programı
- Bu Odadan Diğerine Kaç Farklı Yolla Gidersiniz?
- Çocuk Yetiştirirken Bilmeniz Gerekenler
- Çocukta Disiplin Niçin Önemli? Ebeveyn Koçluğu Nasıl Bir Çözüm Olur?
- Çok Önemli Bir Karar Çocuk Sahibi Olmak
- Danışan Yorumları
- Depresyona Girmenin Kolay Yolu
- Dijital Pazarlama Ve Sosyal Medya
- Dijital Pazarlama Ve Sosyal Medya Eğitimi
- DİKKAT! Konsantrasyonum Bozuk
- Doğru Meslek Seçimi Ve İş Hayatında Huzur İçin Kendinizi Tanıyın
- Doğru Nefes ve Beyin İlişkisi
- Dünya Nereye Gittiğini Bilene Daima Yer Açar
- Ebeveyn Koçluğu
- EFT İle Duygusal Özgürleşme Eğitimi
- Eğitimler
- En Büyük Sıçrama; Gerektiğinde Yardım Almak
- Ergenlik Çağındaki Gençlerin İhtiyacı
- Ergenlikte Çatışma ve Kontrol
- Erkekle Kadının Hayata Bakış Açıları ve İletişim Nasıl Olmalı?
- Etkili Karar Ver ve Güce Sahip Ol
- Evlilikte "İlişkiyi Yenileme"
- Gerçek Zenginlik Ve Bolluk Nasıl Elde Edilir?
- Girşimcilik
- Güzel Konuşma Ve Diksiyon Kursu
- Hakkımızda
- Hapı Yuttuk Mu?
- Hayalden Gerçeğe – Ne zaman Yaşama Koçu’na başvurmalısınız? -Plena Human Bütünsel İnsan Gelişim Akademisi
- Hicran İPEKBAĞLAR
- Hipnoterapi İle İyileşme – Değişme
- Hipnoz ve Farkındalık
- Hipnozla Sigarayı Bırakma
- Hipnozla Zayıflama
- Hizmetler
- İkinci Beyniniz Bedeninizin Neresinde?
- İletişim Bir Danstır
- İletişim Eğitimi
- İlişkiler
- İlişkiler Koçluğu
- İlişkileri Bir Şölene Dönüştürmek
- İlişklerde Nefes Almanın Önemi
- İnsan Kaynakları Uzmanlık Eğitimi
- İş Geliştirme – Girişimci Eğitimine Neden İhtiyaç Duyulur?
- İş Geliştirme Eğitimi
- İş Geliştirme Eğitimi
- İş Hayatında Egoya Dikkat !
- İş ve Özel Hayatınızda Güven Kazanmanın Yolları
- İşinizde Mutlu Musunuz?
- İşler Zorlaştığında Vazgeçme Günahının Affı Yoktur!
- Kariyer
- Kariyer Koçluğu
- Kendi Yaşamınızın Koçu Olun Eğitimi
- Kişisel Gelişim
- Koçluk Eğitimi Neden Almalıyım?
- Konsantrasyon Ve Dikkat Güçlendirme Semineri
- Kontrollü ve Bilinçli Nefesin Düşünceler Üzerindeki Etkisi Nedir?
- Konuşmanızla Hipnoz Edin – Topluluk Önünde Hipnoz Edici Bir Konuşma Nasıl Yapılır?
- Kurumsal Koçluk
- Lider Yöneticiler Eğitimi
- Liderlik
- Makaleler
- Master Certified Coach (Uzman Koçluk Eğitimi)
- Mucizeleri Yaratmak
- Mutlaka Okuyun
- Mutlu Evlilik ve Sevgi
- Nefes Eğitimi
- NEFES VE MEDİTASYON KOÇLUĞU
- NLP İle Zaman Yönetimi
- NLP İle Zaman Yönetimi Eğitimi
- NLP İleri Düzey Katılım Sertifikalı Eğitimi
- NLP Nedir?
- NLP Practitioner Sertifikasyon Eğitimi
- NLP Ve Hipnoz İle Kilo Kontrolü Eğitimi
- NLP Zihinsel Programlama İle Değişim Eğitimi
- o da ne?
- Öğrenci Koçluğu
- Okumayı Seviyorum Çünkü Anlayarak ve Hızlı Okuyorum
- Olumlu Tutum Eğitimi
- Ölümsüz Olan Tek Şey Umuttur
- Ölünmüyor Mutsuzluktan!
- Online Danışmanlık ve Koçluk
- Performans Koçluğu
- Problemin Çözümü
- Profesyonel Koçluk Eğitimi
- Proje Yönetimi Eğitimi
- Psikoterapi
- Sağlıklı Yaşam Koçluğu
- Satış Eğitimi
- Satış-Pazarlama
- Sensiz Bir Gelecek Düşünemiyorum!
- Sihirli İletişim – Çatışmaların Çözümü Semineri
- Sınav Koçluğu
- Söz Ola Kestire Başı
- Sporcu Koçluğu
- Sufi Nefesle Metamorfoz
- Tam Porsiyon Hayat İçin…! "Nefes" Lütfen!!
- Telefonda Etkili İletişim Eğitimi
- Terfi Mi Etmek İstiyorsunuz? İşte Yolu!
- Topluluk Önünde Konuşma Eğitimi
- Topluluk Önünde Konuşma Korkunuzu Önemseyerek Aşın
- Usta Bir Konuşmacı Olmanın Yolu; Medeni Cesaret ve Özgüven
- Yalın Yönetim Danışmanlığı
- Yaşam Koçluğu
- Yaşam Koçluğu Nedir?
- Yaşam Koçluğu Ve NLP
- Yaşam Koçu Olarak Doğulur Mu?
- Yaşamda Denge Kurabilmeyi Başarmak
- Yaşamın Anlamı Nedir?
- Yaşamınızı Nasıl Yaşayacağınızı Biliyor Musunuz?
- Yetişkin Çocuklarınızla Yetişkinliği Paylaşın
- Yıldızlar Ne Kadar Güzel!
- Yöneticilik
- Yurt Dışı Bireysel Danışmanlık ve Psikoterapi
- Zihninizin Bağlarını Çözün
- Zor Zamanlar Gerçek Liderler Yaratır