Browsing articles tagged with " sevmek"

Hayatta gerçek mutluluk; hoşgörü ve cömertlik- Özlem Aktaş

Günümüz dünyası insanının en büyük sorunu; tatminsizlik, doyumsuzluk ve tükenmişlik. Kendimize dönük bu duyguların kaynağını araştıracak sorular sorduğumuzda çoğunlukla çevremize, insanlığa ve kendimize hoş görüyü kaybettiğimizi fark ederiz. Hoşgörülü olmak, anlayışlı olmak bugüne seslenen bir değerdir, hatta en önemli değerlerdir. Bunca üzüntü, keder, acı birbirimize katlanamamanın anlayamamanın sonucudur. Başkalarının durum ve koşullarını kendisi ile kıyaslamadan anlayabilmektir hoşgörü ve anlayış. Sınıf, insan ayırımının yapılmamasıdır. Bu bağışlama, unutma gönüllülüğü gösterme ve dünyayı daha iyi hâle getirecek yolları araştırma arzusu taşıma durumudur. Diğer kişileri ötekileştirmeden, benim gibi olmadığı, düşünmediği için yargılamadan anlamak , sevmek, affetmek mümkün mü? Kinimiz ve kızgınlığımız ile hissettiğimiz her tür kötü duygu kendi içimizde cehennemi yaratarak, doyumsuz, tatminsiz tükenmiş bir hayat yaşamamıza sebep olur. İncitilebilme olasılığıma rağmen sevebilmek, hoşgörülü olmak, tüm geçmiş yılgınlıklarıma rağmen insanı, insan olduğu için Yaradan’dan ötürü sevebilmek belki de en çok ihtiyacımız olan değerdir. Hoşgörü ve sevgi konusunda cömert olabilmek ise, yüce ruhluluktur.
Cömertlik, sadece maddi cömertlik değildir. Manevi yatkınlığın yüksek olması demektir. Destekleyici olabilmektir. Manevi sıkıntılara da ortak olabilmektir. Başkalarının zor zamanlarında yanında olabilmektir. Aristo’ya göre cömertlik, birinin ihtiyacı olduğunda bencillik göstermeksizin ona verilen destek ve ümittir. Kısaca insan olmaktır. Peki biz bu değerleri ne zaman unuttuk. Ruhsal sıkıntılar , hastalıklar bu değerlerin unutulması ile ilgili olabilir mi? Herkes hoşgörü ve sevgi de cömert olabilse bu kadar sıkıntı ve keder olur mu? Aile danışmanlığı ve terapilerinde gördüğümüz çiftlerin birbirine hoşgörüsüzlüğü, sevgide cömert olmamaları, Bireysel seanslarımızda gördüğümüz; çocuklarımıza , çalıştığımız ekip arkadaşlarımıza ve ailemize ne kadar anlayış ve hoşgörü de eksik olduğumuz, ne kadar sevgimizi paylaşma konusunda isteksiz olduğumuzdur. Bu kritik konular karşısında sorular sorabilmek kişinin kendine, içine dönüp ayna tutmasına ve belki bu yönde bir adım atmasına yardımcı olabilir. Bu hayatta önemli manevi değerlere sahip olmak bir nevi kendinin terapisti ve koçu olmasının önünü açar. Çünkü ruhsal olarak iyilik halini kolayca oluşturabilir. Biraz sevgi ve hoşgörüde cömert olmamız ve yaşamımızın koçu ve terapisti olmamız niyetiyle..

Özlem AKTAŞ

Aile danışmanı, Psikoterapist, Hipnoterapist, Eğitmen

İstanbul ve Bursa Ofislerimizde hizmet vermekteyiz.

05335179512

İstanbul Ofis, 02242434314

Online eğitimler ve online seanslar hakkında bilgi almak için internet sitelerimizi ziyaret edebilirsiniz.

www.akademiplena.com

www.plenahuman.com

Çalışmayı sevmek mümkün mü?

Nis 29, 2019   //   by admin   //   Makaleler  //  No Comments

Sizce hayatın anlamı nedir? Yaşam; lüks tüketimin peşinde koşmak, sürekli harcamak, zihnimizi bizi tüketen etkinliklerle doldurmak , anlamsız uğraşlar peşinde olmak, ne istediğimizi bilmeden yaşamak, mutsuz olduğumuz işlerde çalışmak, mutsuz olduğumuz birliktelikleri sürdürmek midir? Ruhsuz yapılan her eylem bizi yaşamsal bir boşluğa sürükler. Peşinde koşturduğumuz ideallerimiz anlamsızlaşmaya başlar.

İş hayatı özellikle kendimizi ifade ettiğimiz, hayatın içindeki anlamı yakalayabileceğimiz bir alandır. Ancak çoğu insana göre emekliye hazırlanmak, emekli olduktan sonra yaşanılacak rahat bir hayat ya da çeşitli hırsların bir alanıdır. Yaptığımız işin anlamını ne ölçüde biliyoruz, ruhumuza ne kadar tatmin veriyor? Zamanımızı sadece tüketip doldurmaya mı meyilliyiz? İş yerindeki çalışma saatimizi tüketmekle meşgulken aslında yaşamımızı tükettiğimizin ne kadar farkındayız?

İşin içinde ruh yoksa, anlamı yoksa veya işten eve gitmemizin sonuçları kısa süreli tatminlerse, bir yerde tıkanacak ve yaşamsal boşluğa düşeceğiz demektir.

Sufilere göre; eğer çalışmayı seviyorsanız bu sizin imanınızdır diyecek kadar ileri gidebilirler. Freud’a göre ise; mutlu ve normal bir insanın yapması gereken sadece çalışmak ve sevmek kadar basit bir cevaptır. İşte tatminsiz olduğunuz anları düşündüğümüzde genellikle başarısızlıkların ve mutsuzlukların kendi içsel engellerimizle bağlı olduğunu fark etmeyiz. Ne kadar küçük bir şey yapıyor olursak olalım ruh katan bir tutumda oluşumuz tatmin düzeyimizi doğrudan etkiler. Yaptığımız her küçük eylem ruhla yapılmaya hak eder. Eğer içinde ruh yoksa istediğiniz kademeye terfi edin tatminimiz anlık olacaktır. Kenan Doğulu’nun şarkısında söylediği gibi “Ne yaparsan yap aşk ile yap”. Bu sözler bu ruhu anlatmaya çalışan sözlerdir.

Ruhsal yolculuğumuzda aydınlanmayı beklemek için illaki inzivaya çekilmek şart değildir. Olağan işlerimizde harcadığımız keyifli çabalarımız, içinde ruhu barındırır. Küçük bir karar ile bugün yaptığımız işleri, bütün eylemlerimizi içine ruhu katarak yapabilir miyiz? Elbette yapabiliriz, işte o zaman yaptığımız rutin küçük işlerde geçirdiğimiz zaman bize eziyet olarak değil anlamda bir etkinlik olarak gelebilecektir. Bunun için kendinize soracağınız basit SORULAR yardımcı olabilir işimin anlamı ne,  işimi sevmek için ne yapabilirim? İşimde, anda mutlu olmak nasıl kolaylaşır? Kendi içinize yolculuk, kendinize koçluk hayatı daha anlamlı kılar. Basitliğin ve sadeliğin içindeki huzuru bulacağınız bakış açısını oluşturmanız niyetiyle sevgiyle kalın…

Özlem Aktaş

Psikolojik danışman, terapist, profesyonel koç

02242434314

Online eğitimler için www.plenahuman.com adresimizi ziyaret edebilirsiniz. Online eğitim programlarına kayıt olduktan sonra istediğiniz yerden istediğiniz zaman eğitimlerimize katılabilirsiniz.

Bireysel online seanslar için ise, 02242434314 nolu telefondan bize ulaşabilirsiniz.

Aşk, Sensiz Bir Gelecek Düşünemiyorum! – İnci Aktaş

Oca 8, 2014   //   by admin   //   İlişkiler, Makaleler, Sensiz Bir Gelecek Düşünemiyorum!  //  No Comments

Bir gün, bir çift terapiste gelir. Kadın, adamın hiç tanımadığı bu terapistin yanında “Biz artık anlaşamıyoruz, ayrılacağız” der. Adam eve gittiğinde kendini asar ve ölür. Karısına bir not bırakmıştır: “Sensiz bir gelecek düşünemiyorum.”

Bizi en çok şaşırtan şey, yıpranmış, yürümeyen bir ilişkiye tutunmaya çalışan insanlardır. Bu insanlar bazen dayak yerler, bazen maddi manevi şiddete maruz kalırlar. Sevilmezler, aşağılanırlar, hor görülürler. Sorduğunuzda ise “Ama ben onu seviyorum” derler.

Artık bildik alana tutunmaktan vazgeçmenin zamanı geldi. Eğer bir ilişki iki insanı daha mutlu, daha huzurlu ve sağlıklı hale getirmiyorsa, bu iki insan artık güzel anılarını ortaya koyamıyorsa, bir taraf diğerinin enerjisini alır tüketir. Diğer taraf, buna rağmen saplantılı bir şekilde aşık olmaya devam eder.

Bence bu sigara, alkol ve aşırı yemekle aynı şey. Sana acı veriyor, seni öldürüyor ama kabul et bağımlısın, kabul etmeden bu bağımlılıktan kurtulamazsın.

Ayrıldığınızda ya da artık ayrılma zamanınız geldiğinde ondan vazgeçmezseniz hayatınızı yeniden yönlendirmekten ve doğru kişiyle yeniden mutlu olmaktan kendinizi mahrum bırakırsınız. dünyada altı milyardan fazla insan var ve yalnızların sayısı astronomik boyutta. Ama yine de insanlar bize geliyorlar ve “Sevebileceğim birini bulabilecek miyim?” diye soruyorlar.

Oysa tek yapmanız gereken bu kişiyi geçmişte bırakıp kendiniz için harika bir gelecek tasarlamaktır. Onsuz bir gelecek düşünemediğiniz tek şey: Aşk olsun!

 

İnci Aktaş

Kişisel Gelişim Uzmanı ve Yaşam Koçu

(224) 2434314

Online Eğitimlere kayıt için; www.plenahuman.com internet sitemizi ziyaret edebilirsiniz. Tüm online eğitimlerimize sitemizden ulaşabilirsiniz.

Ara

Kategoriler